nane ve vanilya, tarçın ve sandal ağacı

3.4K 346 75
                                    

Karanlık ve soğuk zindanı nane ve vanilyanın yanında tarçın ve sandal ağacı kokuları sarmıştı artık. Kader eşleri birbirine kavuşunca hissettikleri huzurla uyurken kokuları tüm odayı sarmıştı. Yoongi hafifden kıpırdanmaya başlamıştı. Odayı saran bu koku o kadar güzel geliyordu ki onu uykusundan uyandırmaya dâhi yetmişti. Gözlerini yavaşca açtı ve küçük bedenini saran güçlü ve kaslı kolları gördü. Nârin vücudunu ısıtan şey bu kollardı demek ki. Bu harika kokunun sahibi burdaydı demek ki. Yoongi kolların sahibine baktığında ormanda gördüğü ve istemeden bağlandığı veliaht prens olduğunu gördü. Korkmuştu Yoongi. Ölüm korkusu yine etrafını sarmıştı. Sandal ağacı kokusunun verdiği huzur bile yetmemişti o an. Bağlanma aklına geldikçe korkuyordu.

Hoseok'da hareketlilikle uyanmıştı. İsmini bilmediği omega hemen kollarından sıyrılıp diz çökmüştü. Hoseok başta ne olduğunu idrak edememişti. Hala çektiği huzur dolu uykunun etkisindeydi.

"L-lütfen beni bağışlayın veliaht prens. Size gerçekten isteyerek bağlanmadım, ömrüm boyunca ağzımı açmayacağıma ve sizin yanımda olmamanızın acısını ses çıkarmadan çekeceğime yemin ederim! Nolur beni öldürtmeyin..."

Hoseok önünde dizlerinin üstünde ona yalvaran eşine baktı. Hala resmiyette eş değillerdi ancak, kader onları çoktan eş olarak seçmişti bile. Hoseok da dizlerinin üstüne çöktü. Kafasını eğmiş omeganın çenesinden tuttu ve kafasını kaldırdı. Gülümsedi, ve yüzünü inceledi. Pürüzsüz bembeyaz teni ve lilalaşmış gözleriyle feromon salgılamaya başlamıştı. Hoseok güçlü kollarıyla omegasına sarıldı. Yoongi uykusu boyunca hissettiği huzuru tekrar hissetmişti. Gözlerini yumdu ve titreyen elleriyle o da Hoseok'a sarıldı.

Hoseok geri çekilip tekrar o kusursuz gülümsemesini sundu.

"İsteyerek bağlanmadığını biliyorum omega. Çünkü aynı şekilde bende istemeden bağlanmıştım. Ama ikimizde yanılıyormuşuz omegam."

Yoongi afallamıştı. Onun ağzından 'omegam' kelimesini duymak içindeki kurdu çıldırtmıştı. Sanki yüzyıllardır bu anı bekliyor gibiydi.

"N-nasıl yani ? Ama siz, benim feromonlarımdan etkilendiniz."

Hoseok başını hayır anlamında salladı.

"Saray büyücüsü Kim Seokjin bunu doğrulamak için anılarımda gezdi. Biz klasik bir kızışma dönemi, ve benim senin kızgınlığına tepkim olarak sansak da, bizim kaderimiz birlikte çizilmiş. Biz kader eşleriyiz. O ormanda yaşanan şey sadece bizi karşılaştırmak için olmuş bir tesadüf."

Yoongi duyduklarıyla gittikçe şaşırıyordu. Kafası karmakarışıktı. Taehyung onu arıyor olmalıydı. Üvey babası onu merak ediyor olmalıydı. Ama o burda bir alfayla eşleşmiş, zindanda kalıyordu.

"Ben inanamıyorum, bu çok düşük bir ihtimal. Ama içimdeki kurt cidden sizin için hayatını adamaya şimdiden hazır gibi duruyor." Diyebildi o an sadece.

Prensin güler yüzlü suratı düştü. "Peki ya, sen? Sen bunu istiyor musun. Bir krallığın başındaki güçlü bir omega olmak?"

Yoongi o an durdu. Güçlü bir omega mı? O bu dünyadaki en zayıf omegalardan biri olabilirdi. O bu eşe ait değildi. O bir krallığın başında olamazdı.

"Ben... güçlü birisi değilim. Bedenimden de anlaşılmıyor mu? Ben bir krallığın başında olup onu sizinle yönetecek bir ilime ve güce sahip değilim. Ben sıradan, basit yerel halkdan bir omegayım."

Hoseok alt dudağını dişledi. Birşeylerin ters gitmesinden korkuyordu.

"O zaman şöyle düzelteceğim. Öğrenmek istiyor musun ?"

Sesi ciddileşmişti. Yoongi istemsizce korkuyordu ama içgüdüsü başını evet anlamında sallatmıştı.

Hoseok elini tutması için omegaya elini uzattı. Yoongi onun elini tuttu ve Hoseok onu nazikçe ayağa kaldırdı.

"Peki o halde, bana ismini bahşeder misin sevgili omegam ?"

"Min Yoongi." Yoongi utangaçca gülümsedi. Artık onu her şekilde koruyacak birinin olması onu rahatlatmıştı.

"Hoseok." Hoseok rüyasında gördüğü o gülüşü canlı canlı gördüğünde kalbi yerinden çıkacaktı. Pembe diş etlerinin gözüktüğü, küçük gözlerinin yok olduğu gülüşü fazla güzeldi.

---

Namjoon derin bir iç çekerek Prensin odasının kapısını tıklattı. Ses gelmeyince kapıyı açtı ve boş odada göz gezdirdi. Prens nerede olabilirdi ki ?
Hızla odadan çıktı ve gördüğü askerlere bir bir sordu.
En sonunda bir askerden zindanlara doğru indiğini duydu ve aklına omega geldi. İkisinin yanlış bişey yapmamış olduğunu umarak zindanlara inmeye başladı. Adımları gittikçe büyüyor ve hızlanıyordu.
Zindanları yoğun koku karışımı sarmıştı. Beta askerler hiç birşey hissetmiyordu ancak kokuyu alabiliyorlardı. Aynı şekilde Namjoon'da kokuyu aldı. Hoseok'un kokusunu daha öncelerinde hissetmişti. Sandal ağacı ve tarçın kokusun yanındaki kokudan Prens ve omeganın birlikte olduğunu anlamıştı. Askerlere karşı hırçınlaşarak omeganın zindanını göstermelerini istedi. Namjoon zindandan içeri girdiğinde ikisini ayakda, elleri tutuşmuş ve utangaçca gülümserken buldu.

Namjoon öksürerek ikisinin dikkatini de kendine çekti.
İki eş ona döndüklerinde söze başladı.

"Bu değerli anınızı böldüğüm için kusura bakmayın ancak, kral hala ikinizin evlenmesine izin vermiş değil. En son alınan kararı bilmiyorum ancak omeganın araştırılacağını tahmin ediyorum. Hala kesin birşey yok iken bu kadar yakın olmanıza izin veremem Prens Hoseok."

Hoseok kaşlarını çattı. Yoongi'yi arkasında aldı ve sesini gürleştirdi.

"Kader benim eşimi belirlemişken, ne Kral'ın ne de senin iznini bekleyeceğim yardımcım."

Hoseok son kelimesini bastırarak söylemişti. Bu Namjoon'a haddini bilmesi için bir işaretti. Hoseok'un içindeki kurt omegası yine tehtid altında olduğu için tekrar ortaya çıkıyordu. Hoseok daha Yoongi'yi tam tanımadan bile onun için tüm dünyayı karşısına almaya hazır hissediyordu. Yoongi elini tutan Hoseok'dan güven verici bir his alıyordu. Ve bu his o kadar iyi hissettiriyordu ki onu sanki önünde hiçbir engel yokmuş ve en güçlü omega gibi hissetmişti o an.

"Ben sizin yardımcınızım ancak ben Kralın size verdiği emirleri size iletiyorum Prens. Ve bunlara uymak zorundasınız."

Namjoon Hoseok'un kurdunu hissetmişti. Hoseok'un gözleri kırmızılaşıyordu ve bu hiçde iyi bir işaret değildi. Alfa yoğun feromonlarını salgılamaya başlamıştı. Namjoon'da aynı beta askerler gibi Hoseok'un feromonlarına itaat ediyordu. Namjoon diz çöktü ve başını eğdi. Hoseok iyice yükselttiği sesiyle Namjoon'a emir verdi.

"Bundan sonra omegamla ne yapacağıma karışmayacaksın. Bunlar kralın emri bile olsa. Ona kimse dokunmayacak ve zarar vermeyecek!"

Yoongi Hoseok'un güçlü feromonlarına ilk kez maruz kalıyordu. Bunlar sevecen bir feromon değildi. Ona itaat edilmesini isteyen bir feromondu ve çok ağırlardı. Yoongi'nin zayıf bünyesi mühürlenmediği eşinin feromonlarına dayanamamıştı. O dizlerinin üstüne çökmekle kalmayıp öksürmeye başladı. Hoseok onun sesini duyunca hemen kendine geldi ve ona döndü. Eğilip onu kollarıyla sardı.

"İyi misin Yoongi! Ne oluyor?"

Yoongi derin derin nefes alırken sessizce fısıldadı.

"Feromonların.. Çok ağırdı, bünyeme çok ağır geldi Hoseok."

Hoseok kendinde olan gücü giderek fark ediyordu. Ve bunu Namjoon çokdan fark etmişti. Şimdi onları sessizce izliyordu. Hoseok yakında Krala bile karşı koyabilecek kadar güçlü olacaktı. Bu gücünün ortaya çıkması için gereken tek şey bir omegaydı. Hoseok'un kurdunu dinç tutacak ve ona bir amaç verecek bir omega. Kralın amacı oğlunu mükemmel yapmak değildi. Kralın amacı yalnızca oğlunun ona baş kaldıramamasıydı...

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin