büyük ziyafet

1.9K 214 280
                                    

Hoseok Yoongi ile birlikte büyük salona girdi.
Upuzun masa en güzel yemekler ile donatılmıştı. Ve bunların hepsi saçma sapan bir görüşme içindi. Hoseok Prenses Soyeon'a direk bu evliliği istemediğini söyleyecek ve kısa tutacaktı. En azından öyle düşünüyordu.

Yoongi ise gergindi. İçindeki ses pek hoş şeylerin yaşanmayacağını söylüyordu. Büyük salonda gözlerini gezdirdi. Masaya, altın kaplama yemek setleri dizilmişti. Taze ve leziz gözüken bir çok çeşit et ve sebzeler, kadehler en güzel içecekler ile doldurulmuştu. Prenses'in geldiği söyleniyordu. Hoseok onu burada karşılayacaktı.

Yoongi'nin cidden canını sıkmıştı bu olanlar. Tüm gün boyunca Hoseok'un yanındaydı. Hatta bu sabah ilk kez öpüşmüşlerdi ancak buna sevinmeye fırsat bile bulamamıştı. Prensesin haberini aldığından beri başka birşeyi düşünemiyordu. Alfa bir prenses. Güçlü bir prenses... Jeon krallığını bir kaç kez duymuştu. En az kendi krallıkları kadar güçlüydü. Bu evlilik iki güçlü krallığın arasında olabilcek bir gerginliği önleyecekti belki de.

Hoseok büyük masanın başına, aslında krala ait olan yere oturdu. Yoongi'yi ise hemen yanı başına oturttu.
Yoongi önündeki tabağa bakıyor, alt dudağındaki kurumuş derileri söküyordu. Ellerini masanın altında kalacak şekilde dizlerinde birleştirdi.

Hoseok ona biraz yaklaştı ve Yoongi'nin ellerini birbirinden ayırdı. Hoseok onun elini sıkıca tutarken yüzüne güneş kadar sıcak bir gülümseme taktı.

"Sakin ol Yoongi, herşey güzel olacak. Endişelenme. Bizi kimse ayırmayacak."

"Biliyorum." diye mırıldanarak yanıtladı Yoongi.

Hoseok'un dudaklarını özlemişti. Sanki Hoseok'un dudakları bir uyuşturucuydu ve Yoongi ilk tadımında ona bağımlı olmuştu. Omegası arsızca daha fazlasını istiyordu hatta. Artık Hoseok'u cidden çok istiyordu. Şimdi ise önüne bu çıkmıştı.

Büyük salona Yardımcı Kim, bir kaç hizmetçi ve kendi saraylarından ve farklı zırhlara sahip askerler girdi.
Hoseok ayağa kalktı ve peşine ise Yoongi kalktı. Vücudunda tarif edilemez bir gerginlik vardı.

Askerlerin arasında uzun siyah saçları ve kısa siyah elbisesi ile sert görünümlü bir kız narin adımları ile süzülüyordu sanki.

Yoongi istemsizce dikleşti. Kızın yoğun kokusu tüm odayı doldururken Hoseok'a baktı. Cidden yüzünde en ufak bir tepki bile yoktu ve bu Yoongi'yi pek sevindirmişti. Prenses yavaş adımları ile Hoseok'a yaklaştı ve elini uzattı. Soğuk bir şekilde gülümsedi.

"Merhaba Prens Hoseok. İsmimi duymuş olmalısınız ama yinede ben Prenses Jeon Soyeon."

Hoseok isteksiz bir şekilde kızın elini sıktı.

"Memnun oldum." dedi sadece.

Prenses Yoongi'nin tam karşısına, Hoseok'un çarpazına oturdu. Yardımcı Kim, Namjoon ve Prenses'in yardımcısı da masaya oturduktan sonra yemeklee hizmetçiler tarafından servis edilmeye başlandı.

"İlk tanışmamızda bu kadar fazla kişinin bizimle aynı masayı paylaşacağını düşünmüyordum." dedi kız kibar olmaya çalışarak.

"Benim tanışacağımızdan bile haberim yoktu Prenses."

Hoseok'un verdiği cevaba kız şaşırmıştı. Kaşını kaldırarak ona döndü.

"Nasıl yani ? Babam sizin benimle tanışmayı çok istediğinizi söylemişti. Ne demek haberiniz dahi yoktu ?"

Hoseok elindeki çatalı masaya bıraktı. İçeceğinden bir yudum aldı ve Yoongi'ye baktı ışıltılı gözleri ile.

"Dediğim gibi. Ne babam sizinle tanışacağımı söyledi ne de yardımcım. Ben açıkcası hiç bir Prenses ile tanışmayı istemiyorum bile."

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin