büyük bir hata, ağrıyan iki kalp

2K 236 68
                                    

Yoongi sarayın diğer çıkışının civarındaki asker yoğunluğunun bitmesini fırsat bilerek zorda olsa giydiği hizmetçi önlüğü ile kamufle olarak kaçabilmişti. Kıvrak zekalıydı Yoongi. Meselenin ölüm olması yeterliydi. Kalbinde ihanetten ötürü olan bir ağrı vardı. Tüm geceyı saklanarak ve üşüyerek geçirmişti.
Ağlıyordu. Belki de bir hata yapmıştı. Ama şuan hızla bilmediği bir yöne doğru koşuyordu.

-

Saat sabahın beşiydi. Hoseok gece boyu kalbinde büyük bir acı hissediyordu. Yoongi'ye bişey olduğudan emindi ancak Başyardımcı Kim'in ona yapması gerektiğini söylediği işler bitmiyordu. Babası hala uyanmıyordu ve saraydaki panik giderek artıyordu. Gerçeğin halka sıçrama ihtimali an meselesiydi ve Hoseok buna engel olmak için canla başla çalışmıştı.
Kalbindeki derin acıysa aklını kaçırmasını sağlayacaktı neredeyse.

Başyardımcı ona gitmesi için izin verdiğinde kalbindesi sızıya rağmen vücudundaki tüm enerjiyi kullanarak koşar adımlarla odasına koştu. Korkuyordu. Ona bişey olma ihtimali yoktu. Jimin ona ihanet etmiş olamazdı, anahtarı bizzat kendi elleri ile vermişti. Ama ya vermeden önce bişey yaptıysa ? Yoksa Jimin kralın intikamını mı almıştı onun zayıf omegasından ? Gittikçe artan düşünceler ile terliyordu. Ağrıyan kalbi giderek hızlanıyor, sanki yerinden çıkıyordu. En sonunda kapıya vardığında kapı kolundan tuttu ve yere düştü. Çok bitmişti, içindeki alfanın muazzam gücü bile öylesine acı çektiriyor ve onu bitiriyordu ki aklını gerçekten kaçırmak üzereydi.

Titreyen elleri ile ceketinin cebinden odanın anahtarını çıkardı. Kapıyı açtığında "Yoongi!" diye bağırarak, sendeleyerek içeri girdi. Kimse yoktu.

"Yoongi! Neredesin ?"

Çıldırmak üzereydi. Neredeydi ? Odaya hala bir vanilya kokusu hakimdi. Yoğun koku, hala geçmemişti. Büyük giysi dolabının önüne geldi. Biricik eşinin üstünü değiştirdikten sonra bıraktığı zedelenmiş kıyafetler burayadaydı. Onları eline aldı ve içinde kokusunu çekti. Kalbi hala çok ağrıyordu ve Yoongi'nin iyi olması için tanrıya dua ediyordu.

Odağını topladı. Koridordaki askerlere bağırdı. Saraydaki herkesi uyandırıp Yoongi'yi teker teker sormalarını emretti. Askerler hemen diğer askerlere haber verip harekete geçtiler Hoseok ise özellikle Jimin'i uyandıracaktı. Onun bişey yapmış olduğuna inanmak istemiyordu ancak Jimin'e sormalıydı. Jungkook'dan yardım istemeliydi. Onun benzersiz taktiksel zekasına ihtiyacı vardı. Kapısına doğru ilerlerken masasının üzerindeki kutusu dikkatini çekti. Annesinin yüzük kutusu, ve içindeki mektup. Hoseok aklına gelen düşünce ile kanı dondu. Mektubu eline aldı. Yeni gözyaşları mektubun mürekkebini biraz daha akıtmıştı. Gözyaşları sanki az önce düşmüş gibi nemliydi kağıt. Hoseok gözyaşlarına dokunduğu an kalbindeki sızı artmıştı. Evet, bunlar Yoongi'nin gözyaşlarıydı. Yoongi mektubu okumuştu, ve Hoseok'un onu gerçekten sevmediğini düşünmüş olabilirdi. Belkide öleceğini düşünmüştü.
Yoongi'yi kimse kaçırmamıştı. Yoongi kendi kaçmıştı.

Hoseok odasından hızla çıktı. Saraydaki insanlar teker teker söylenerek kalkıyor, sorguya çekiliyordu. Hoseok hızlı adımları ile Jimin ile Jungkook'un odasının kapısına geldi. Kapıyı nazikçe tıklamaya çalışsa da kalbindeki ağrı ve korku hızlıca tıklatmasını sağlamıştı. Bir süre sonra Jungkook kapıyı sert bakışları ile açtı. Üstünde rasgele geçirilmiş bir gömlek ve iç çamaşırı vardı yalnızca. Uyku sersemi değildi, gayet uyanıktı. Anlaşılan, Hoseok birşeyi bölmüştü.

Jungkook gelenin Hoseok olduğunu görünce bakışını düzeltti. Hatta Hoseok'un yüzündeki acı dolu ifadeden dolayı endişeli bir surata büründü.

"Hoseok, saat sabahın beşi. Ne oldu, iyi görünmüyorsun."

Hoseok gerçekten iyi değildi. Uykusuzluktan zaten biticek gibi hissediyordu. Ve üstüne kalbindeki derin sızı ve Yoongi'nin kayıp olması çıkmıştı.

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin