(Hatırlatma)
Yekta'dan...
Zil çalar çalmaz çantasını alıp öğretmen masasına yürüdü.
"Onunla tekrar çalışmak istemiyorum. Sorunları olmalı. Hatta kesinlikle var. İşinize karışmak gibi olmasın fakat rehberliğe gönderseniz fena olmaz. İyi günler." diyip kapıya yürüdü. Derin bir nefes aldım. İzel tam sınıftan çıkacakken hızla öğretmen masaya yürüdüm. Adımları yavaşlarken kulağının bende olduğuna emindim.
"O kızla bir kez daha çalışırsam kafayı yerim. Ah! Çok konuşuyor." İzel gözden kaybolduğumda ellerimi cebime soktum.
Murat hoca bana anlamadığına dair bakışlar yollarken " Şaka! Sadece şaka yaptım. " dedim. Gülümseyip sınıftan ayrıldım.
Koridorda ilerlerken İzel'i gördüm. dolabından birşeyler arıyordu. Yanından geçerken bir kitap düşürdü. Yere eğildiğim sırada benimle birlikle eğilip kitabı elimden aldı. Sert bakıyordu. Söylediklerimi duymuş olmalıydı.
"Sen kim olduğunu sanıyorsun? " diye sordu tek kaşını kaldırarak. Aynı tepkiyi vermeye özen göstererek sordum.
"Sen kim olduğumu sanıyorsun?"
--------
Hızla yanından ayrıldım. Arkamdan aval aval baktığına adım kadar emindim.Bu ona anlamsız gelmişti sanırım. Yani İzel gibi birine bunları söyleyebiliyor olmam onu şaşırtıyordu anladığım kadarıyla. Onun tabiriyle İzel gibi biri.. Hani kızımız popüler ya!
Kamyonumun yanına ilerleyip kitaplarımı camından içeri attım. Kızım bugün harika görünüyordu. Sarı rengi pek parlak olmasada güzeldi. Henüz boyatmamıştım. Evet, kamyonumdan bahsediyordum. Benim için çok özeldi. Gözlerim İzel'i aradı. Yanında o kıl herif vardı. Hani şu daha önceden tanımladığım embesil sürüsünün baş üyesi! İzel'in kulağına yaklaşıp bir şeyler söyledi. Gülüştüler ve izel ellerini onun boynuna doladı. İzel'in dudaklarını ıslak bir şekilde öpüp bıraktığında kalbim onu gebertmemi fakat beynim çekip gitmemi söylüyordu. Peki hangisini yapacaktım? Hiçbirini. Neden? Çünkü ben onun hiç kimseyim. Onu her öptüğünde, her yaklaştığında içimdeki sızı artıyordu.
İzelle göz göze geldiğimde gülümsedim. Ne düşündüğünü deli gibi merak ediyordum. Garipçe bana bakmayı sürdürdü. Elimi kaldırıp sağ sol yaptım. Tek kaş yine kalktı tabi. Harika! Piç smile...
İzel'den
Yağız dudaklarımdan ayrılırken gözlerim ona takıldı. O mu kim? Biliyorsunuz işte.Dengesiz tumblr boy. Elini kaldırıp el salladı. Boşuna dememişti sude. Bu çocukta adını koyamadığım bir şeyler vardı.
"O çocuk kim?" Gözlerimi Yağıza çevirdim.
"Sana mı el sallıyor?" dedi alayla gülümserken. Öldürücü bakıslar yollamakla meşguldüm. Bir süre sessiz kaldım.
"Ah! Hayır. Yani şey... "
"Ney?"
"Proje ödevi hazırlayacağız o kadar. Hiç kimse değil o. " diyip dudağının kenarına ufak bir öpücük kondurdum. Cidden bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Az önce yaptığımız şeye tartışmak denmiyor muydu? Bu da ne demekti şimdi. Tam anlamıyla dengesizdi. Hala bize bakıyordu. Yağız kolumu hafifçe tutup kendine çekti.
"Hadi gidelim."
Onunla konuşmam gerekiyordu. Bu saçmalığı bir son vermeliydi yoksa delirecektim. "Üç de sempre de buluşalım mı? Sude'yi bulmalıyım." dedim elini tutarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKMA POLYANNA #Watty2016
Ficción GeneralYaşadıklarından ders çıkarıp yalnızlığı seçen, annesiyle ve erkek kardeşiyle taşındığı şehirde, duygusuzluğu, kalpsizliği ve mutsuzluğu gizleyen, çakma polyannayı oynayan, zamanla popüler olup sınırları aşan bir genç kız. 17 yaşındaki İzel Aras , g...