Ayfer hoca kimya ile ilgili bir şeyler anlatırken sınıfa giren kişi ile şaşırdım. Yekta'yı yaklaşık iki haftadır görmüyordum. En son beni bataklıkta bıraktığı gün konuşmuştuk. Ceketi bende kalmıştı ve sanırım onu bir ara vermem gerekiyordu. Ceketinin cebinde bulduğum ilacı araştırmıştım ve depresyon ilacı kullandığını anlamıştım. Onun tuhaf davranışlarını buna yorabilirdim. Bunu benden saklıyor olması da tuhaftı. Sadece ben de değil. Herkes farkındaydı. Sude'nin de bunu kastettigini biliyordum. Onun deli olduğunu sanıyordu, ama değildi. O sadece depresyondaydı. Yekta'nin olmadığı zaman zarfında arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim sarışın, kıvırcık saçlı bir çocukla tanıştım. Mertle Yekta'nın aksine kaynaşmıştık. O eğlenceli, neşeli ve kibar biriydi.
Yekta dağınık saçlarını karıştırarak ilerlerken gözleri benim üzerimde oyalandı. Önümdeki Sıraya
oturmadan önce yanımda oturan Mert'e ters bir bakış attı.Mert ilk önce beni sonra Yekta'yı inceledi. Yüzünü garip bir şekle sokarak "Siz sevişiyor musunuz?"
dediğini duyduğumda gözlerim kocaman açtım. Bunu gerçekten sormuş muydu? Çenesindeki
gerilmeden Yekta'nın güldüğünü anladım."Saçmalama!" dedim omzuna hafifçe vurarak.
Mert yüzümdeki ifadeye kınarcasına baktı. "Ne fesat inansın. İki kişi bir
birini ile konuştuğunda nasıl konuşuyor oluyorsa, iki kişi birbirini sevince de sevişiyor oluyor."Yüzümdeki ifade hızla silinirken söylediklerine güldüm. Yektayla doğru düzgün konuşmuyorduk bile, Mert birbirimizi sevmekten bahsediyordu. Biz gece ve gündüzden farksızdık. Birbirimizi sevmemiz olacak şey değildi. Hoca ile göz göze geldiğimde gözlerimi kaçırdım.
Mert kolunu omzuma alıp beni göğsüne çekti. "Utandığında daha da çirkin oluyorsun."utandığımı
düşünmesi beni şaşırtırken umursamadım. Kolunun altından çıkıp kabaran saçlarımı ellerim ile
yatıştırdım. Ders zili çaldığında Mert geçmem için kalkarken ona gülümseyip sıradan geçtim. Gözlerim istemsiz Yekta'ya kaydı. Kitabını karalıyordu. Sırasındaki yayılışını izledim. Oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanırken dik bakışlarının hedefi bendim. Buna son vermek adına sınıftan çıkıp kafeteryaya doğru giden yolda tek başıma yürümeye başladım. Kıvırcık saçlı bir kızın etrafına dolanan bir grup kız gördüğümde adımlarımı onlara doğru ilerlettim. Yavaş adımlarımla ilerlerken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kıvırcık saçlı kız ürkekçe çantasını sarılmıştı. Sarışın uzun boylu
kız ise ona bağırıyordu."Neler oluyor?" dedim onlara tamamen yaklaştığımda.
Hepsi birden bana döndüğünde kıvırcık saçlı kız derin bir nefes aldı. "Bu kızdan ne istiyor olabilirsiniz?" diye sordum keskin sesimle.
Sarışın kız diger ikisinin arasından geçerek karşımda dikildi. "Vay canma, İzel Aras. Ne zamandır eziklerin korumacılığını yapıyorsun?" Kaşlarım çatıldı. Bu kız bir yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum. "Yoksa artık onlardan biri misin?"diye devam ettiğinde ona bir adım yaklaştım.
"Sen kim oluyorsun da benimle bu şekilde konuşabiliyorsun?"
"Ah, çok özür dilerim. Hala aynı kedini beğenmiş İzelsin. Değişebileceğini beklemek büyük hata."
"Biliyor musun, size ayıracak en ufak değersiz zamanım kalmadı." dedim
sinirle. Kıvırcık saçlı kıza işaret yaptım. "Sen benimle geliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKMA POLYANNA #Watty2016
General FictionYaşadıklarından ders çıkarıp yalnızlığı seçen, annesiyle ve erkek kardeşiyle taşındığı şehirde, duygusuzluğu, kalpsizliği ve mutsuzluğu gizleyen, çakma polyannayı oynayan, zamanla popüler olup sınırları aşan bir genç kız. 17 yaşındaki İzel Aras , g...