Gözlerimi Cihan'ın mavilerinden çekip tekrar Utku ve Hayat'a sabitledim. Dans ederken hareketli bir şekilde konuşuyordular. Yahu, bunlar bu kadar konuşacak konuyu nereden buluyor arkadaş!
"Tombik?" inleyerek konuşan Cihan'a fikrimi tekrar verince "Omuzumu kopardın. Sıkıyorsun şu an." dedi yüzünü buruşturup. Fark edince hemen bırakıp,
"Pardon, Cihan." dedim sıktığım yeri elimle ovuşturarak.
Dalgınlığımı kullanan Cihan elimden tutup beni döndürmeye başladı. O beni döndürünce gülmeye başladım.
"Hey, kızın başı dönecek, salak." diye hafif kızgınlıkla konuşan Utku'yu fark edince, Cihan durup bana baktı endişeyle "Başın mı döndü, Tombik?" dedi ellerini belime tekrar sıkıca koyarak. Sanırım dengemi korumak için yapmıştı.
"Hayır, Cihan. Merak etme." dedim şirince gülümseyerek ellerimi Cihan'ın omuzuna koyup. Bu kıskandırmak için iyi bir zamanlama idi. Sanırım başarılı olmuştum ki, süslü Hayat konuşmuştu.
"İsterseniz, eşleri değiştirelim." dedi sırıtarak.
Erkekler onay verince ben sert bir şekilde "Hayır," dedim. Buna her üçü şaşkınca bana bakmasını kullanıp, gözlerimi kısarak Hayat'a sabitledim. "Cihan'ı bu numaralarla kazana bileceğini mi sanıyorsun?" dedim alayla gülüp.
Hayat kaşlarını çatıp "Ne?" dedi sinirle.
Yapmacık bir tebessüm edip "Boş yapıyorsun, yapma diyorum." dedim.
Sinirle ellerini Utku'nun omuzundan çekip "Ben kimseyi kazanmak peşinde değilim!" dedi öfkeyle. Evet, canım bu yüzden sinir krizi geçiriyorsun. Tabii ki.
Kaşlarımı kaldırıp indirirken pisten ayrılmak üzere olan Hayat'a tekrar seslendim.
"Hayat," dememe karşılık çevrilerek bana ukalaca baktı. Özür dileyeceğimi mi sanıyordu? Gülümseyip "O eyeliner az olmuş, canım. Ekmeğe de sür yolda yersin." dedim kahkaha atarak. Evet, bugün kötü kız havasındaydım nedense.
Dilinde bir şey geveledikten sonra ayrılmıştı ortamdan. İyi oldu. Zaten sevmemiştim o kızı. Tabii, Utku Bey hiç tereddüt eder mi? Koşmuştu minik tavşanın arkasından.
"Bence fena yaptın. O kadar ireli---"
"Sus Lan Arizona Kertenkelesi!" sinirle söylenip pisten ayrılmıştım. Arkamdan gülerek Cihan geliyordu.
"İçinde ne cadaloz bir kız varmış be." sırıtarak söylediği söze yüzümü buruşturdum.
"Ama hoş," diye konuşmasına karşılık benden cevap gecikmedi. "Değil."
Masamıza yaklaştığımda "Yuh, dünyayı yedin lan!" diyen hayretle konuşan Uraz'a baktım.
Kaşlarımı çatarak söylediği kişinin kim olduğuna bakınca, Melisa olması beni şaşırtmamıştı.
"Doymadım ne yapayım?!" diye çıkıştı Melisa.
Masada yerimi alınca "Takma kafana, alışacaksın." elimi 'Boş ver' anlamında sallayarak Uraz'a.
Çok geçmeden Anıl ve Akad'da gelmişti masamıza. Bizim kızlarda iş başındaydı. Tabii, Güneş hem Sinan'ı hem Anıl'ı idare ediyordu, şaşkındım.
Cihan kulağıma yaklaşarak "Güneş Sinan'a mı âşık yoksa Anıl'a mı?" diye mırıldanarak sorduğu soruya karşılık omuz silkerek yaklaşıp onun kulağına "Her ikisine de." diye cevapladım.
"Yok artık!" deyip gözlerini büyüttü ve bakışlarını tavana çevirdi. Sanırım söylediklerimi ciddi algılamıştı ve şaşkınlıktan böyle tepki göstermişti. Ama umurumda değil. Sonuçta söylediklerimde haklıydım. Güneş bu her şey beklenir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tombik!
Teen FictionDeğiştim. Değiştik. Hayatın bunu yaptığını söyleyemem. Çünkü değişmek için çabaladık. 4 yıl. Fazla değil mi? Sevdiğim çocuğun görünüşüme göre beni reddetmesi, daha doğrusu sevdiğimiz çocukların bizi görünüşümüze göre reddetmesi 4 yıl önceydi. O g...