Kalktım ve yanına oturdum. "Geç olduğu için üzgünüm, Cihan."
Kafasını iki yana sallayıp "Hiçbir zaman geç değil. Bu arada maçı kazanmışsın, tebrikler." diye konudan konuya geçiş yapınca hafif güldüm. Kafamı salladım. Demek, orada olduğunu söylemeyeceksin Cihan Efendi. Alınganca "Sağ ol, ama orada olsaydın daha çok mutlu olurdum." küsmüş bir şekilde kafamı eğdim.
"Ordaydım, sadece yanına gelemedim. Harikaydın." heyecanla konuştuğunda gülümseyerek yüzüne baktım.
"Beğendin mi?"
"Tabii ki, kızım. Kıza o nasıl vurmaktı öyle, bam bam bam. Resmen boksör olmak istiyorum, yahu! Gerçekten mükemmel görünüyorsun." dedi heyecanlı bir şekilde konuşarak yumruk sallıyordu.
"Gerçekten mi? Normalde erkeğe benziyorum yani öyle söylüyorlar."
"Hayır, bence havalıydın. Senin gibi bir havalı sevgilim olmasını çok isterdim." gözlerini bana diktiğinde gülümsedim.
"Maalesef, öyle bir seçeneğin yok, Cihan Bey. Ama sana da futbol üniforması çok yakışıyor." beğeniyle süzerek. Kaşlarını kaldırıp bana mutlulukla bakınca ben de onun gibi kaşlarımı kaldırdım.
Bir süre aramıza çöken sessizlikten sonra boğazını temizleyerek o konuşmaya başladı.
"Neden bugün mutlu olman gerekiyorken üzgünsün?"
Fark etmişti demek, ne kadar uğraşsam da kafam bir türlü dağılmıyordu. Utku yüzünden 1 haftadır kendime gelemiyordum. Cihan'ın tekrar konuşması ile ona döndüm.
"Utku yüzünden mi? Hâlâ bana anlatmadığın ne var aranızda?"
Ellerimi saçlarımın arasından geçirip üzgün bir ifadeyle ona baktım. Konu Utku olduğunda sadece sessizlik içinde hapsolmuş buluyordum kendimi. Onunla ilgi konuşmak yasaktı sanki. Sessizliğim onu rahatsız etmiş olacak ki, ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Elimden tuttuğunda şaşkınca onu izliyordum. Futbol topunu diğer eline alıp sahaya indirdi beni. Topu yere atıp ayağıyla sabitledi. "Hadi, Tombik. Benimle bir maça ne dersin? Topu benden alırsan bir dileğini yerine yetireceğim, eğer alamazsan benim bir dileğimi yerine yetireceksin. Ne dersin?" dedi düşünür gibi yapıp. Tek kaşımı kaldırıp "Yani bir topu senden alamayacağımı mı sanıyorsun?" dedim şüpheyle.
Kendine emin bir şekilde "Tabii ki! Senin bokstaki marifetlerin burada yürümez. Buralar benden sorulur." dedi ukalaca.
"Tamam, sen kaşındın." deyip atıldım topa doğru.
Topu sol ayağından sağ ayağına hızla geçirdiğinde ayağımla oraya vurdum ama topu kontrol atında tutarak beni arakasına aldı. Tekrar ayağımla topa müdahale etmek istedim ama bu kez sağdan sol ayağına geçirip ayağıyla topu sekmeye başladı. Ayağımı sol ayağına uzattığımda topu sağ ayağına atıp sağ ayağı ile sekmeye başladı. Her iki ayağı ile yapabiliyordu. Ne kadar topu ayağından almaya çalışsam da mümkünsüzdü. Topu benden kaçırmaya başlayınca arkasından koşuyordum. Sürekli beni engellese bile aşırı eğlenceli olduğu bir gerçekti. Ne kadar zaman koştuğumuzdan bihaber yere yığıldım. O kadar koşmuştum ki, ayaklarım iflas etmişti. Sahanın tam ortasında ellerimi iki yana açarak uzandığımda gülerek yanıma uzandı Cihan. Elini götürüp yastık gibi yaparak kafamı oraya koyduğumda arsızca gülerek yüzüne bakıyordum. Yana çevrilip gözlerini bana dikti.
Tek kaşımı kaldırıp 'Ne bakıyorsun?' der gibi yüzüne bakıyordum. Yutkunup "Yakından bakınca hiç fena değilsin be, Tombik. Hatta şimdi güzelliğini tanımlayacak bir kelime lügatimde olmadığından konuşamıyorum." deyince küçük bir kahkaha attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tombik!
Roman pour AdolescentsDeğiştim. Değiştik. Hayatın bunu yaptığını söyleyemem. Çünkü değişmek için çabaladık. 4 yıl. Fazla değil mi? Sevdiğim çocuğun görünüşüme göre beni reddetmesi, daha doğrusu sevdiğimiz çocukların bizi görünüşümüze göre reddetmesi 4 yıl önceydi. O g...