Yeşil tonlarında olan gözlerine büyük bir ciddiyetle bakarak "Ben partnerimi önemserim." diye konuştum ve yalancı bir gülüş sergiledim. Gözlerindeki umutların teker teker suya düştüğüne şahit olmuş olsam bile elimden bir şey gelmezdi. Ben böyle bir şeye izin veremezdim. Utku gerçek beni sevmemiş ise şimdiki beni de zamanla sevmeyecekti. Doğru, geçmişte ona çok âşıktım ya da ben öyle sanıyordum, her neyse. Ama şimdi ona hissettiğim sevgi geçmişe dayalı bir şey olduğunun farkındaydım. Bir süre sonra vazgeçmem mümkündü.
Utku üzgündü. Onun yüzünün düşmesine dahi kantlanamayan ben şimdi onu üzüyordum. Onun bir şekilde benden uzaklaşması gerekiyordu. Hem onu hem kendimi daha fazla kıramazdım.
O da yüzüne en az benimki kadar sahte bir gülümseme takınarak "Beni kurtardığın için sana iyi davranacağım, transfer öğrenci. Antrenmanlarında fazla dikkatli olacağım." dedi omuzumu sıvazlayarak. "Bu arada okulun her yıl geçirdiği eğlenceli yarışlar olacak herhâlde katılacaksın değil mi? Farklı bölümler de karışık rekabet olacak eğlenceli gibi."
"Ne güzel," dedim sırıtarak. Bu tür aktiviteleri severdim. Kafam dağılırdı hep. Gözlerimi heyecanlı bir şekilde parktaki çocuklara çevirip "Cihan da kat---," lafımın boğazıma dizilmesi ile dudaklarım aşağı doğru büküldü. Cihan katılamazdı. Çünkü yaralanmıştı. Benim yüzümden yaralandığı için katılamazdı. Ama Cihan da çok severdi böyle şeyleri ve benim yüzümden katılamayacaktı.
"Evet, ben de kötü oldum onun için. O hep koşucu olurdu. Bu yılda koşucu olacaktı kesin yaralanmamış olsaydı." diye üzüntüyle konuştu Utku. "Zaten önemli olan bu değil onun maçı söz konusuydu. Antrenörü çok kızdı mı?" soran Utku'ya bakarak kafamı salladım.
"Bu aralar çok azar işitiyor. Hiç iyi değil. Hem Anıl da söylüyor, motivasyonu düşmüş. Biliyorsun, milli takım falan." diye geveledi Utku elini sallayarak.
Kafamı sallayıp "Nasıl yani?" dedim anlamayarak.
"Haberin yok mu? Cihan milli takıma katılmak için şansı varken o maça gitmemiş. Hatta senin babanın hastaneye kaldırıldığı gündü." diye düşünerek söylemişti Utku.
Gözlerimi kocaman açarak hızla ayaklandım. Nasıl yani? Milli takımı benim babama mı tercih etmişti bu gerzek? Ben bir türlü o hastaneye yetişirdim ama onun hayatın da zor olan şeylerdi bunlar...
"Ben," diye elimi sallayarak uzaklaşıp "Sonra görüşürüz, Utku. Gitmem gerek." dedim hızla okula doğru koşarak. Cihan'a sağlam bir tekme geçirmezsem yerimde duramayacaktım sanırım. Şu an sinirden adrenalin patlaması yaşıyordum. Bunu birine çatarak ancak patlata bilirdim. Gevzek Uraz'ın söyledikleri n'olur sadece teoriden ibaret olsun.
Koşarak okulun revirine gürültü ile giriş yaptım. Cihan ben girince gözlerini kocaman açarak bana baktı. Sanırım hem şaşkın hem de mutluydu. Yaklaşarak yatağının bir köşesinde yer buldum ve oturdum. Tam ağzımı açacağım an bir anda bunun doğru olmadığını düşündüm. Cihan benim için yaralanırken ben ona sinirlenirsem, azarlarsam belki de stres yapabilirdi. Göründüğünün aksine Cihan fazla duygusal çocuktu. Olmayacak şeyleri kafasına takabilir, bu istemediğim bir şeydi. Bu konuyu kafamda erteleyip başka bir zaman açmayı not ettim.
"Bir şey istiyor musun?" diye sordum tebessüm ederek.
Yataktan doğrulup "Beni buradan çıkarır mısın? Canım çok sıkıldı be, Tombik. Parka falan gitmek istiyorum." sıkıntıyla oflayarak söylemişti.
"Kalkabilir misin?" dedim ayağına bakarak.
Elini sallayarak "Burkulmuş merak etme ciddi bir durum değil. Yürüyebilirim." emin bir şekilde söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tombik!
Novela JuvenilDeğiştim. Değiştik. Hayatın bunu yaptığını söyleyemem. Çünkü değişmek için çabaladık. 4 yıl. Fazla değil mi? Sevdiğim çocuğun görünüşüme göre beni reddetmesi, daha doğrusu sevdiğimiz çocukların bizi görünüşümüze göre reddetmesi 4 yıl önceydi. O g...