"Sevgilisinin yanında yemek yiyemeyen kişi samimi olamaz, oğlum. Yok benden soğur, yok tiksinir, yok ayrılır. Rahat olacaksın, hayvan gibi yiyeceksin. Eğer samimiyet varsa ilişki güzel olur be. Ciddi olmak isteseydim, gider okul müdürü ile sevgili olurdum." diye coşarak konuşmuştu.
"Ne o okul müdürüne mi taktın şimdi de, Güneş?" diye sinirle konuştu Sinan.
"Kıskandın mı, Sinan'cım?"
"He, nereden anladın? Kuduruyorum şu an."
"Takma canım, olur öyle şeyler."
Konuşmaları ile ilgilenmeyerek kantinde kafamı ellerimin arasına alarak gözlerimi kapatmıştım. Acayip başım ağrıyordu. Umarım hafızam siliniyordur. Şu birkaç günde yaşadıklarımı unutsaydım hiç de fena olmazdı aslında.
Yanımdaki hareketlilikle tek gözümü açarak o tarafa baktım. Utku'nu görünce tekrar kapatmıştım. Masamıza birkaç hareketlilik olunca umursamazca kafamı masadan kaldırmadım. "N'olmuş buna?" diye soran Cihan'a "Başı ağrıyor." diye cevap verdi Güneş.
Elini koluma koyan Utku'ya kafamı kaldırıp baygın bakışlarla baktım.
"Hastaneye git istersen. Sabahta hâlsizdin, ister misin?" diye sorunca kafamı 'Hayır' anlamında salladım.
"Gerek yok." deyip soluk bir tebessüm attım.
"Yok ya, ilaç iyidir. İlaç kullandın mı?" diye sordu Anıl.
Kafamı yine olumsuzca sallayınca Akad "Bende var, getireyim mi? Benim de kafam sık sık ağrır." diye sorunca gülümseyerek "Sağ ol, gerekmiyor." dedim. Arkadaşlarım tabii alışmıştı benim baş ağrılarıma. Ama diğerlerinin benim için endişe etmesi hoşuma gitmişti, yalan yok.
Elini çenesine koyarak "Bir insanın neresi boşsa orası ağrırmış." diyen Cihan'a elimin altında olan boş su şişesini fırlattım. Bu çocuk hep benimle dalga mı geçecek? Tamam, ancak arkadaş olarak kalabileceğimi söyleyerek canını yakmış olabilirim. Ama o da bu kadar acımasız olmamalı!
Hafif gülümseyerek dirseklerini masaya dayayıp elini avuç içine koydu. "Neden bana öyle bakıyorsun? Sana asılmıyorum, boşuna heveslenme." dedi soluk bir tebessümle.
"Hadi ordan, heveslenmeymiş! Kim hevesleniyor acaba?" diye mırıldanarak kafamı çevirdim aksi yöne.
"Hadi ben kaçar, yüzmeye gidiyorum." diye Güneş'in omuzuna dokunup uzaklaştı masadan Sinan.
"Çocuğa da acıyorum vallahi ha, bu soğukta dışarı çıkan buz kütlesi olarak geri dönüyor. Garibim, suya giriyor." üzgün üzgün Sinan'ın arkasınca bakan Güneş'e hâlsiz bir şekilde güldüm.
"Esin, lunaparka gidelim diyoruz ne diyorsun?" diye konuşan Melisa'ya "Beni uğraştırmayın be," dedim yüzümü buruşturarak.
"Geleydin atlıkarıncaya bindirirdim seni." dedi alayla Cihan.
Artık bu durum sinirime dokunuyordu. Gözlerimi kısarak "O tam senin seviyene göre bence." dedim ve huysuzca yerimden kalkıp "Ben gidiyorum." dedim ceketimi de giyerek bahçeye çıktım. Durduk yere neden bana takılıp duruyor?
"Çıkalım." dedi kaşlarını çatarak.
Kaşlarımı kaldırarak "Ne?" dedim şaşkınca.
"Dileğim bu. Bir dileğimi gerçekleştirecektin ya hani, benimle çık, Masal. O zaman dileğim gerçekleşir."
Kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatılırken "Sen ne saçmaladığının farkında mısın, Cihan? Biz arkadaşız, sen böyle bir şeyi nasıl düşünürsün?" dedim sesimi ifadesiz tutmaya özen göstererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tombik!
Novela JuvenilDeğiştim. Değiştik. Hayatın bunu yaptığını söyleyemem. Çünkü değişmek için çabaladık. 4 yıl. Fazla değil mi? Sevdiğim çocuğun görünüşüme göre beni reddetmesi, daha doğrusu sevdiğimiz çocukların bizi görünüşümüze göre reddetmesi 4 yıl önceydi. O g...