Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına...
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüregim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu...
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını...
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla. İşte o zamandan beridir ki: Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş.. Ateşin yüreğini sadece su, suyun yüreğini Sadece ateş alır olmuş...Kendimi bildim bileli burada yaşıyordum. aşırı derecede gürültü koparan, insanların gece gündüz uyumadığı, bazı insanların haddinden fazla zengin olup bazı insanların bir parça ekmek için çalışıp didindiği ama yinede açlıktan ağızlarının içi koktuğu bu pislik yuvasında..
Geneli böyleydi ve ben de bu yerdeydim.. burası İstanbul'du. Acımasızdı.
Evet insanların öve öve bitiremediği o lüks şehir bana âdeta bir cehennemdi. Benim için maviliklerinden başka bir lüksü de yoktu... iyi kalpli insan varmıydı sahi burada menfaati için yaşamayan?
Kendi kendime sorduğum sorunun cevabını aradım, zordu..
aklımdaki düşünceleri bir kenara atarak kendime gelmek için silkelendim, oturduğum yerde iyice doğruldum defalarca olduğu gibi yine olduğum yere alıştırmaya çalışmıştım kendimi. Etrafımı incelemeye başladım. Buraya dün taşınmıştık yeni bir evdi bizim için defalarca olduğu gibi yadırgamadım, Sadece baktım.
3 katlı, yıkılmaya adım atmış, sıvaları sökülmüş, kapkara, yer yer oyukları olan küçük ama çok insan barındıran, küf kokmuş kısacası çöplüğe benzer bir yerdi burası. Harika dedim içimden
Kokusundan Neredeyse Nefes almakta zorlanıyordum. Küçük bir banyosu ve yattığımız odada ki mutfakla tek odalı bir evdi ne kadar ev denebilirse tabi. Yan yana kurulmuş tek kişilik küflü yataklar, duvara monte edilmiş çelik iki dolap kendimi hapishanede gibi hissetmeme neden olmuştu. Duvarların her yerinde küçük çivi izleri vardı. Aklıma gelen şeyle tebessüm ettim
bir kaç çivi alıp yaptığım resimleri oralara asabilirdim..
saçmalıyordum yine, Burada çok fazla kalamazdık.. biran evvel kendimize daha temiz bir ev bakmalıydık.
Bu fikri kafamdan atar atmaz sildim dudaklarımdaki gülümsemeyi..Çok gülen insanları severdim ama bunun hep haksızlık olduğunu düşünür onların mutlu olma sebeplerini kıskanırdım. benim gülmek için
bir tek sebebim bile yoktu... olmamalıydı. Ne zaman kahkahalarla gülsem ardından felaketi getirirdim. Gülmeye korkar olmuş dudaklarımı birbirine sabitledim.en azından gözlerin gülmedi dedim. Gülmedi.. içinde kaldı yine,Her şey gibi..Kapkara olan duvarlara bakarken annemin yatakta hareket ettiğini duyduğumda istemeden kafamı oraya çevirdim.. gıcır gıcır eden yatak beni rahatsız etmiş, annemide uyandırmıştı.. yüzümü buruşturdum ama yinede burayı bulduğumuz için şükrettim, yatacak bir yer bulmuştuk en azından, Belli etmedim . Gözümü annemin gözlerinden ayırmadan evvel konuştum
'Günaydın' ruhsuz bir sesle dökülmüştü kelimeler dudaklarımdan fakat o bana tezat aşırı derecede mutlu ve sevecen bir sesle Günaydın dedi. Dudaklarım yine kıvrıldı bu haline
Sanki mutsuz olmamızın bir sebebi yokmuş gibi davranması hayatta kalma mücadelesinin tek maddesiydi.. hep böyle yapardı bana sevgiyle bakar öyle konuşurdu. Sadece ona yakışırdı bu haller çünkü bilirdim ben içinde ne fırtınalar koparak bana gülümsediğini..
- bir şeyler yemelisin dün geldiğimizden beri uyuyorsun. Dedim. Onu düşünerek.
Bir yandan esnerken bir yandan Benimle konuşmaya çalıştı ,içinden sadece beraber yeriz bebeğim dediğini duymuştum.
Tebessüm ettim. Bana böyle seslenmesini seviyordum baktım ki o yanımdayken mutsuz olmak için bir sebebim de yoktu. Benim için her şeyi yapardı.. tabiri caizse öleceğini bilse bile ateşe atlamayı göze alırdı Korktum.. düşündüklerimin farkındalığıyla gözlerimi bu hayatta bildiğim tek insana diktim. Anneme..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ZAAFI
ChickLitAteş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına... Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol... Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcakl...