11.05.2007
Bir kelebek doğmuştu içimde. Rengarenk, sevgiden kanatları vardı. Her gün kanat çırpar, canımı yakardı. Her çırpışında seni kalbimde sıkı sıkıya sarıyordu. Hiç gitmek isteme, gideceksen dur desin diye.
Sevgili Çiçeğim, ne zaman okuyorsun bilmiyorum bu yazdıklarımı. Nasıl hissediyorsun? Mutlu musun ya da hüzünlü müsün? Gözlerin dolu dolu, aktı akacak gibi mi? Kalbin benimle dolup taşıyor mu senin de? Esasen mutlu olduğunu biliyorum, sen mutluysan ben de mutluyum.
Bugün heyecandan olsa gerek sabahın henüz doğmamış bir vaktinde gözlerimi araladım. Dün, ilk defa dudaklarım tenine değdiğinde içimde oluşan o kıpırtıları, eve gidene kadar yüzümden bir an bile silinmeyen tebessümü, kontrol edemediğim elim kolumla evdeki vazoyu devirişimden bahsetmek isterim. İçim içime sığmıyordu.
"Oğlum?" Canım annem bu hallerimi az biraz anlıyordu. Babamı kontrol ederek oturduğum koltuğun kenarına sığdırdı kendini. Suratındaki huysuz fakat şirin ifadesiyle ve kollarını göğsünün üzerinde birleştirerek başını bana yaklaştırmasıyla, güzel bir sorguya çekileceğimi anlamıştım.
"Sen bir garipsin sanki." Anlamamazlıktan gelerek, "Hadi ya, garip miymişim ben?" Dudaklarını büzerek gülümsemesini sakladı. İnce telli açık renkli saçları omuzlarına dökülüyordu. Kaşlarının bu mevzuyu uzatmaya çalışacağım zaman hiddetle kasılıp çatılacağını biliyordum fakat kalbime yerleşmiş küçük bir erkek çocuğu annemle uğraşmaktan hiç vazgeçmiyordu. O çocuğu içimde hiçbir zaman öldürememiştim.
"Dün eve geldiğinde görmedim sanki hareketlerini." Kıskanç bir ifadeyle süzdü beni. "Neler yaptınız bari onu anlat." Hiçbir şey bilmeyen bir ifadeyi suratıma yerleştirdim ve omuzlarımı silktim. Bu onun sinirlerini geriyordu. Başını biraz daha bana yaklaştırdı ve babamın gazeteyle haşır neşir oluyor olduğunu fırsat bilerek bir avuç cesaret aldı. Yüreğine onu yerleştirdi. "Bana bak terlik geliyor kocaman adam demem, avukatsın demem, alırım altıma bak seni."
Sana bunları niçin yazıyorum biliyor musun? Gülümseyeceğini bildiğimden ve seni mutlu etmek tüm benliğimi mutlu edeceğinden bunu yapıyorum.
Kollarımı yukarıya kaldırıp teslim olduğumu beden diliyle ifade ettikten sonra anlatmaya başladım. Deli dolu bir annem vardı ve kaynanandan az biraz çekecektin. Ya da en olabilecek şekilde ikiniz bir olacak ve bana çektireceksiniz. Olsun, yeter ki siz çektirin bana. Dünyamı dar edecek iki güzel şey olun ama hep benimle olun.
"Anne, dün evlerine gittim." Gözleri koskocaman oldu. Duyguları balta yemiş ağaca beziyordu. Bir an en tepedeyken bir an da yere çakılıvermişti. "Hih ne diyorsun!" Babam kalın gözlüklerinin altından anneme bakarak iç geçirdi. Ardından gazete haberlerini okumak üzere eski haline geri döndü. "Ay ailesiyle tanıştın mı?" Sesini kontrol altına alabilmişti. "Evet, evet. Sakin olur musun anne?" Sanırım duygularımı coşkulu ve deli dolu yaşama yönünden anneme çekmiştim. Babam anneme nazaran duygularını kontrol eden taraftı.
"Ailesiyle tanıştım. İyi insanlar, yakında sizinle tanışmak istediklerini ilettiler."
"Ay deme!" Yanımdan hızla kalktı. Babamın yanına ne zaman vardı anlayamamıştım bile. "Bizi çağırmışlar tanışmak için!" Babam gazeteyi burnunun ucundan indirdi ancak hâlâ ellerinin arasından tutmaya devam ediyordu. "Fesuphanallah! Biraz sakin olsana Selma." Annem babama gülümseyerek bakmaya başladı. Babam anında yumuşamıştı. Bu annemin bir numaralı hareketlerinden biriydi. Bir süre ikisi birbirine baktı, sözsüz bir iletişim kurmuşlardı. "Pekâlâ, ne zaman?" Annemin bu başarısına her daim hayret etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL
RomanceWattys 2020 Romantizm kategorisi kazananı! Wattys "Dram" kategorisi listesi seçilmiş kitabı! Sayfalarla buluştu❤ 🌸 Bir günlük düşünün onun ruhunu ve anlattıklarını... Gül Adam kendi Lavinia'sını bulduğunda hislerini dökmek için yazmayı seçti ve y...