15.05.2009
Bir kibrit yandı, külü alevlere boyun eğdi ve ucundaki sevgiyle kor oldu.
"Günaydın!" Dedim, yatakta sol tarafına doğru, benim yüzüme dönük cenin pozisyonuyla kıvrılmış; bir ok gibi göz çukurlarına saplı kirpiklerini kırpan sana. Cevap vermedin. Gözlerinin açık olduğunu biliyordum. Mayhoş bir şekilde esnedin, küçük dudakların kocaman açıldı. Seni ısrarla izlediğimi görüp-her zamanki yaptığın hareketi yaptın- utanarak dağınık saçlarınla yüzünü kapattın.
Saçlarına kâhkül kestirmiştin, kestirdiğin kâhküle doğru dudaklarımı yaklaştırdım. Minik bir öpücüğü bahşettim, dudaklarım kaşınmaya başladığında kendimi geri çektim.
"Hanımefendi?" Omzunu kapatan ince battaniyenin altından köprücük kemiklerine parmaklarımın ucuyla dokundum, hafif hareketlerle okşamaya başladım. Senin güzel gözlerini görme hasretiyle yanıp tutuşuyordum.
Nitekim beni bu ateşte daha fazla yakmadın, güzel yüzünü kapatan saçlarını kulaklarının arkasına çekiştirdin. Yeni doğan Güneş'in tatlı busesi yanaklarını ısırmaya başladı. Bu manzarayı her gün görebildiğim için o kadar şanslı hissediyordum ki kendimi! Benim gözümden kendini görebilmeni çok isterdim. Dünya da görebildiğim en güzel, en anlamlı şey yanımdaydı.
Benim kalbimin denizlerindeki batık, en değerli, en güzel mücevher: Sendin.
"Gül adam?"
Ses tonundan anlıyorum artık gelecek kelimeleri. Cumartesi günü ikimizin de izin günüydü. Zira ben büroya sen de işe gittiğin zamanlar bu kadar oyalanamıyorduk yatakta. Cenin pozisyonundan sıkılıp, kaskatı kesilmiş bedenini esneterek sırt üstü çevirdin kendini. Gözlerin tavan arasındaki lambanın alt zeminindeki iç içe geçmiş gül ve lavinia çiçekleriyle desenli duvar kâğıdını izlemeye başladı. Ona baktığın her zaman, tıpkı şu an gülümsediğin gibi gülümsüyordun. Yanakların tozpembe oluyordu ve kirpiklerini kırpmaya bile kıyamıyordun. Senden istemeye istemeye gözlerimi çekerek gözlerimi oraya çevirdim.
Gülümsedim, gülümsemek bulaşıcıydı.
"Bugün ne yapalım canımın içi?" Bu hafta sonu sıra sendeydi, sen ne istersen o olacaktı. Kollarımı pijamamın üzerinde birleştirdim. Çizgili mavi pijamam kırış kırış olmuştu fakat pek umursamamıştın. Dudaklarını ısırdın, bir süre düşündün. Yüzünü bana doğru çevirdin. "Film izleyebiliriz?" İzleyebilirdik elbette. "Olur." Benden bakışlarını ayırmadan üzerindeki ince yorganı bir yılan derisi gibi üzerinden sıyırdın. Kırmızı mini şortuna bakışlarım istemsizce kaydığında öksürmeye başladın. Elimde değildi ki bu. Kalbin ne kadar güzelse, ruhun ne kadar eşsizse, bedenin de bir o kadar güzeldi benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL
RomanceWattys 2020 Romantizm kategorisi kazananı! Wattys "Dram" kategorisi listesi seçilmiş kitabı! Sayfalarla buluştu❤ 🌸 Bir günlük düşünün onun ruhunu ve anlattıklarını... Gül Adam kendi Lavinia'sını bulduğunda hislerini dökmek için yazmayı seçti ve y...