02.06.2007
Seni seviyorum.
Tüm çirkinliklere, tüm kötülüklere rağmen.
Seni seviyorum.
Tüm kalbimle, tüm nefsimle.
Bugün uyandığımda ilk işim uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapmaktı: Spor. Koşuyu bırakmış, hantallatmıştım bedenimi. Bu yüzden akşam eve geldiğim gibi uyumuş, sabah beş civarı uyanmak için alarm kurmuştum.
"Günaydın!" Eve girdiğimde vücudumda uzun zamandır hissetmediğim o hamlama ağrısını hissetmeye başlamıştım. Babam demlediği çayı bardaklara dolduran annemden bakışlarını çevirdi ve gülümseyerek karşılık verdi. "Günaydın oğlum! Bugün ne yapmayı düşünüyorsun?" Sesindeki iğnelemeyi tek ben hissetmiyordum tabiki. Annemde onu hissetmiş, hak vermişti. "Haklı." Ah, biraz ihmal etmiştim onları. Kafamdaki sen öylesine meşgul ediyordun ki beni, bazen geç fark ediyordum dünyanın üzerinden elimi çektiğimi.
"Süper ikili, haklısınız!" Ellerimi teslim oluyormuşçasına havaya kaldırdım. Babamı bu hareketimin bıyık altından gülümsetmişsede annem ona nazaran daha açık seçik ifade ederdi duygularını. Kahkahası mutfağın o gergin atmosferiyle çarpışıp , gerginliği biraz dağıtmıştı. "Süper ikili demek ha!" Annem doldurduğu bardaklardan birini babamın önüne bıraktı, benim uzanma çabamı es geçerek yanıma kendisi geldi.
"Kara oğlum benim." Dedi, simsiyah saç tellerimin arasında parmaklarını dolaştırıyordu. Birkaç saniye boyunca sessiz kaldı. "Senin vücudun falan mı küçülmüş." Saçlarımı karıştırarak alnıma dağılmasını sağladı. Biraz fazla uzatmıştım. "Spora uzun zamandır gidemedim." Diyebildim, aklıma başka bir cevap gelmiyordu.
"Kim aklını dağıtıyorsa işte." Babam, yine bıyık altından sırıtmaya başladı. Bu sefer daha genişlemişti gülümsemesi.
"Baba." Öksürüklerimin altındaki imayı anlamıştı.
Birkaç dakika boyunca masada sadece tabak çanak seslerini dinledim. Herkes pür dikkat önündeki kahvaltıyı yemekle meşguldü. "Bugün nereye gideceksin?" Kıskançlığı ve huysuzluğu üstündeydi bu sabah. Babama sebebinin kendisimi olup olmadığını sormak için döndüğümde omuzlarını silkti. "Bugün aslında bir yere gideceğim ama tek başına değil." Annemin yüzü an be an mutsuzlukla perçinlenmişti. "Siz de geleceksiniz."
"Ay, nereye götüreceksin bizi?" Gözleri şüpheyle kısıldı. "Bak siz gençlerin gittiği gürültülü mekanlara götüreceksen hiç götürme." Babama döndü. "Ne gülüyorsun acaba? Komik mi? Ha, komik mi?" Kendimi sıktım fakat işe yaramadı. "Şimdi anneciğim..." Araya girmeme müsade etmedi. "Sen sus bakayım, pazı sarması seni! Boşladın bizi iyice. Çiçeğini buldun sen koklama peşine düş..." Suratına acıklı bir ifadeyi yerleştirdi. "Anana da biraz baksana be oğlum." Mutfaktan çıkarken söyleniyordu.
"Bir de bizi bir yer götürecekmiş. Hah, daha geçen gün altına bez bağlıyordum ben."
Bunları bu deftere neden yazdığımı inan ki bilmiyorum...
Annem kelimelerini bata çıka ilerletti. Bir süre sonraysa bedenen tamamen kayboldu. "Ne oldu şimdi?" Babama doğru döndüm. Omuzlarım gerim gerim gerilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL
RomanceWattys 2020 Romantizm kategorisi kazananı! Wattys "Dram" kategorisi listesi seçilmiş kitabı! Sayfalarla buluştu❤ 🌸 Bir günlük düşünün onun ruhunu ve anlattıklarını... Gül Adam kendi Lavinia'sını bulduğunda hislerini dökmek için yazmayı seçti ve y...