16.BÖLÜM: "RUHTAN AKAN GÜL DEMETLERİ."

325 71 25
                                    

07

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

07.05.2007

Seviyorum,

Ve seni sevdikçe kendimi yaşıyor gibi hissediyorum.

Saçlarının uçlarından oluk oluk sular damlıyordu ama sen o kadar umursamazdın ki ne yağmur yağmıştı ruhundan ne de sevgiden ıslanıp durmuştu gözlerin.

"Gül Adam..."

Kısıktı sesin, almam gereken mesajı almıştım. Senden hiç uzaklaşmak istemesem de uzaklaşmıştım.

"Pastan!" Telaşlı sıcak gözlerin ellerinin ve benim gövdemin arasındaki pastanın üzerinde ezilmişti. "Ama pastan ya! Çok uğraşmıştım!" Mahcubiyet hissi sonradan nefse çöken bir pişmanlık gibi göğsümü sıkarken sık nefeslerim hızını kesip, çiseleyen yağmur damlalarının arasına karıştı. "Üzgünüm, nasıl telafi etmeliyim çiçeğim."

"Çiçeğim..."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Hıhım, çiçeğim." Yumuşayan yüz ifaden pastanın halini gördüğünde tekrardan eski halini almıştı. "Beni kandırmaya mı çalışıyorsun, Dikenli Adam?" Hayretle kalkındım, şaşkınlık zihnimi hiddetlendirmişti. Göğüs kafesimi şişirerek dudaklarımın arasından derin bir nefes verdim. "Gül Adam'a ne oldu?"

Islak kirpiklerinin arasında bir çiçek bahçesi gibiydi gözlerin. Gözlerinde kasımpatılar vardı, ölüm sanki bir senin gözlerinde yaşardı.

"O Gül Adam pastamı ezmeyecekti." Kollarını göğsünün üzerinde birleştirdin, annesine küsmüş ama sonunda yine onun kucağına koşup sarılmış bir teslimiyet vardı sözlerinde. Bakışlarında takılı kalmak, orada solmak istemiştim.

"Gül Adam yine de çok sevindi." Omuzlarını silktin, anlamıştım. İnatçı bir Lavinia ile uğraşacaktım. "Hem ben bugün mü doğmuşum?" Ellerim ıslanmış, alnımda dökümlenen saçların üzerine gitti. "Beni düşünmen bile yetti, güzelim." Yere düşen pastanın eski haline geri gelmeyeceğini fark ettiğinde elinin üzerindeki pastayı yanıma doğru getirdin. "Şey doğmuşsun iyi ki."

"Doğmuş muyum iyi ki? Kızararak fısıldadın. "Evet." Senin tatlı yanaklarını ısırma isteğiyle parmaklarımı uzattım. Tam tenine değecekti parmaklarım, gözlerin kapanmıştı ki, ellerim titreyiverdi. Dokunmak istedim, dokunmaya kıyamadı parmaklarım. Tenine günahlarımı saplayacakmış gibi hissettim bir an, yapamadım. Hâlbuki ne çok ihtiyacım vardı.

"Önce seni bir kurulayalım," Dedim. Sesimdeki ölü toprakları atmaya çalışarak. Gözlerini açarken bir yudum dokunuşa muhtaç kalmış, susuz bir toprak gibi bakmaya başladın. O an anladım, kalbinde bir kırgınlık tohumunu ben filizlendirmiştim. Korkularımdan birisini kalbine ben enjekte etmiştim.

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin