35.BÖLÜM: "KALBİN ISLAK KELİMELERİ."

298 43 52
                                    

31

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

31.08.2008

Kalbimiz rengarenk bir dünyanın içindeydi ve ışıklar bulutların rahminden bedenimize damla damla yağarken gelecek hiç olmadığı kadar güzeldi. Seninle çok güzel bir ev tutmuştuk bu geçen senenin içinde. Biliyorum, çok hızlı gelişmişti her şey ve bazen yetişemiyorduk bu karmaşaya. Yine de üfleyip püflemiyorduk. Kendimiz için gerekirse tüm kenti baştan aşağıya bir gün boyunca gezdiğimiz oluyordu ve günün yorgunluğunda senin güzel gözlerine baktığım zaman, ayak tabanlarımın sızım sızım inleyen acısı sanki bir kuşun kanadına takılıp uçuyordu.

Uzun süredir bu deftere dokunmamıştım ve titreyen ellerim o kadar mutluydu ki şu an, garip bir özlemi parmak uçlarımdan içime çekiyor gibiydim. Sana bu kadar uzun süre yazmamam sakın aklına kötü ihtimaller getirmesin çünkü son senenin vermiş oldu ağır bir yük vardı omuzlarımda. Onun o sancılı günlerini omuzlarımın arasına alıp pışpışlamasaydım birkaç dersten kalma ihtimalim söz konusu olacaktı ve evlilik arifesinde dertlerimizin üstüne dert eklemeye niyetim yoktu.

Şu anı yaşamak hayallerimden de güzeldi.

Şu anı yaşamak, kalbimdeki en güzel hislerdi.

Kapında bekliyordum. "Gelin Odası" yazısını belki de yüzden fazla okumuşumdur. Kalbimde tartamadığım o heyecan beni yerle bir edecekti.

"Geleyim mi?" Dedim çaresizce.

"Gelemezsin!" Gözlerimi gerginlikle kapadım, kirpiklerimi hızlı hızlı kırpıştırmaya başladım. "Ama haksızlık bu!" İçeride seninle beraber birkaç kişi daha vardı. Annenin sesi tüm o seslerden baskındı. "Haksızlık yok damat efendi! Bu kadar beklediniz biraz daha bekleyiniz." Seni bir ömür boyunca bekleyebilirdim ben. Yeter ki yolumun tüm güzel amaçları sana ulaşsın. Kapının birazdan açılacak olması ihtimalini göz önüne alarak kenara kaydım ve omuzlarımı soluk gri duvara yasladım. Ayakkabılarım cilalıydı ve üstümdeki beyaz takım elbiseyi sen seçmiştin. İkimizde çok uyumluyduk. Buna canı gönülden emindim.

Seni gelinlikler içinde ilk kez görecektim. Kesinlikle çok güzeldin ve kalbimdeki tüm huzursuz sesler seni gördükten sonra kesilecekti.

Farkında mısın? Biz evleniyorduk! Seninle aynı çatı altında yaşamamıza saatler kalmıştı!

Şu an yanımda uyuyorsun ve bu deftere sessizce anılarımızı işliyorum, senin haberin bile yok. Saçların beyaz yastığa yayılmış, yüzündeki huzur dolu ifade kalbimdeki sevinci ayağa kaldırıyor. Terlemişsin. Boynun ter almış. Ayaklarını ince örtüden dışarıya çıkardın şimdi. Yüzünde rahatlamış bir ifade belirdi. Dayanamadım ve kalemi bırakarak dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. Tüy gibiydi. Hissetmiş bile olduğundan şüpheliydim ancak sen gülümseyince öpücüğümü hissettiğini anladım. Yazıyı bırakmamak için yeniden deftere dönüyorum, bu güzel anılarımızın bana hissettirdiklerine. Sandalyenin sert demiri belimi gıcık ediyor ancak yazıyı tamamlamam gerek.

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin