17.BÖLÜM: "SÜRPRİZİMDİR, BİR DEMET LAVİNİA."

287 69 35
                                    

08/09.05.2007

Seni sevebilmek, kendime yaptığım en büyük iyilikti.

İçimde seninle bir gün daha doğduğunda, planımın artık gerçekleşmesi gerektiğinin farkındaydım. Yanına gelecek, ailenle tanışacaktım. Gelmişken kendi aileme de uğrayabilirdim elbette. Bir taşla iki kuş vurmuş olur, memleketimin hasretini de giderebilirdim.

"Hazır mısın?" Canın çevik sesi benden daha heyecanlıydı. "Hazırım, bavulu da hazırladım." Can, çapaklı gözlerini kırpıştırdı ve uyku halinde olmasına rağmen atik bir hareketle yataktan fırlayarak ayağa kalktı. "Bir sakin olsana!" Gülerek omuzlarıma vurdu, sıkıca kucaklaştı ve geriye çekildi. Gözlerinde gururlu bir ifade beliriverdi.

"Çok sevincekler. Bizimkilere de haber vermedim zaten, telefonla arayarak doğum günümü kutlarken çok buruktu sesleri. Güzel bir sürpriz olacak."

"Hah şöyle olsana. Yahu canından bezmiş gibiydin, korkuttun beni!"

Yavaş adımlarla odanın ortasına doğru yürüdüm. Gözlerim herhangi bir şeyi unutup unutmadığımı teğit etmek istercesine dolanıp durdu. Görünüşe göre hiçbir şeyi unutmamıştım. Orta büyüklükteki bavulumu kapının önüne çekiştirdim. Can'a bu sefer ben sarılarak veda ettim.

"Çiçeğinin kalbini geri kazanmadan gelme."

Çiçeğimin kalbine iyi gelmeden gelmeyecektim.

Şayet yaralarını açan ben olsam bile, o yaralara merhem olmadan hayatından gitmezdim.

Otobüs terminalinde yarım saat kadar bindikten sonra nihayet Ankara otobüsüne binebilmiştim. Hava her ne kadar mevsim gereği ılık olsa da sıcağı seven bir insan olduğumdan -oysa sen tam tersi soğuk havaları çok severdin- bana gereğinden daha soğuk geliyordu.

Sana bu satırları yazarken saatler geceyi devirmiş, akrep yelkovanın üstünden geçen zamanın etrafında uyuklamaya başlamıştı fakat gözlerim, uykudan bağımsız davranarak vücuduma ihanet ediyordu. Göz altlarım mosmordu fakat sana kalem tutan ellerim kendi benliğimden daha fevriydi.

Durmadan yazıyordum.

Belki de seni kırmış olduğum hissiyatını hâlâ unutmaya çalışıyordum. Ancak nafile, unutmak sızlattığım yaralarına merhem olmuyordu. Kendimi kısır bir döngüye hapsedip duruyordum.

Gece yarısını geçmişti. Camın ötesinden gözlerimin önünden flu bir halde hızla ilerlemekte olan ağaçları izledim bir süre. Cama yasladım başımı, vücudum büzüldükçe büzüldü. Bir zaman sonra gözlerimi kapattım ve karşımda bir gül gördüm. Beyaz bir gül demetiyti. Capcanlıydı.

Üzerinde kurumuş, ölü Lavinia'lar vardı.

İrkilsemde umursamadım. Kendime acı çektirdiğimi bile bile izledim. Ta ki uyku, göz pınarlarımdan gözyaşı misali akarak beni karanlığa boğana dek.

🥀

Kelimeleri senden ziyade sana olan sevgimle süslüyordum.

Bu geceyi tam da şu an da yazıyorum. Saat gece 02.03 iken, senin bana biraz daha yaklaşmanın hazzını iliklerime kadar hissediyorum. İzninle her şeyi baştan anlatacağım sana. Olayların içinde olduğunu ancak abartı gelse dahi benim gözlerimden dünyayı seyredecek olman beni çok heyecanlandırıyor.

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin