altı

8K 656 890
                                    

Demir: eren, konuşmamız gerekli.

Eren, çevrimiçi.

Eren, yazıyor...

Eren: hangi konuda?

Demir: aramız bi' anda buz gibi soğuk oldu,

Demir: seni özledim.

Eren: o hâlde, size geliyorum.

Demir: bekliyorum.

(Görüldü.)

Annem ve babam salon da oturmuş, televizyon izliyorlardı. Annem, portakal dilimini babama uzatırken gülümsedim. Bu halleri çok şirindi.

"Anne, Demir'lere gidebilir miyim?"

"Bu saatte mi?"

"Saat 10:30 anne?"

"Geç oldu. Rahatsızlık verirsin."

Babam, "Eslem bırak gitsin, normalde daha geç gittiği zamanlar da oluyor."

"İyi de durduk yere rahatsızlık vermesin?"

Lafa atlayıp, "Durduk yere değil, Demir çağırdı."

Annem tek kaşını sorgularcasına kaldırdı. "Neden?"

"Ya, bugün bizim futbol maçı vardı. Kavga ettik biraz, dayanamamış eve çağırdı. Biraz vakit geçirelim, gönlünü alayım dedi." Uydurduğum yalana inanmalarını dua ederek cevaplarını bekledim.

Babam, "Tamam, git oğlum."

"Aslan babam be!"

Babam güldü ve annemin dilimlediği portakallardan birini ağzına attı.

Annem de başıyla onaylayıp gitmeme izin verdi. Askılıktan ceketimi alıp, üzerime geçirdim. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlarken, annemin güzel sesi oda da yankılandı. "Çok geçe kalma!"

Güldüm. "Tamam."

***

Demir'in oturduğu apartmanın önüne geldiğim de derin bir nefes aldım. Umarım kavga etmek için çağırmamıştır.

Merdivenleri çıkıp oturduğu dairenin önünde durup, kapıyı yavaşça tıklattım.

Bir süre sonra Demir kapıyı açmış, bana boş bakışlar atıp beni süzüyordu.

Ben de onu süzdüm. Üzerin de gri eşofman ve siyah kısa kollu bir tişört vardı.

"Ee, kapı da dikilmeye devam mı edeceksin?" Dedi, gülümserken.

Tepki vermeyip, yanından geçtim. Ayakkabılarımı ayakkabılığa koydum, ceketimi portmantoya asarken "Sizinkiler yok mu?" Dedim.

"Babaannemlerde kalacaklar bir kaç gün."

Anladığımı belirten sesler çıkartırken, "İçeri geçsene."

Dediğini yapıp salona geçtim. Kendimi tekli koltuklardan birine atıp, etrafı incelemeye başladım.

Uzun zamandır buraya gelmiyordum. Üç haftadır..

"Bir şeyler içmek ister misin?"

"Hayır, teşekkürler."

"Peki."

Aramızda tuhaf bir sessizlik oluşurken, gözlerini üzerimde hissedebiliyorum. Ama hiç bir şekilde ona bakasım gelmiyordu.

Kırgın hissediyorum. Her ne kadar dediklerini takmamış gibi yapsamda üzülüyordum. Ezik, korkak, kız muamelesi görmek.. Açıkcası koyuyor. Hem de bunu en yakın arkadaşınız yaptığın da gururunuza yediremiyorsunuz.

Cenk veya Onur söylese o kadar takmazdım ama Demir söyleyince.. Kötü hissettirdi işte, ben de bilmiyorum.

"Eren, seni ne kadar sevdiğimi, asla kırmak istemediğimi sen de biliyorsun. Onları dalgasına söylemiştim. Seni üzmek gibi bir amacım yoktu. Ki üzüleceğini de düşünmemiştim. Normal de böyle şeyleri pek sorun etmiyorsun."

Ediyordum.. Sadece belli etmiyordum.

Alayla sırıttım. "Dimi, kırılmam ben böyle şeylere. Çünkü Eren'in kalbi yok. Erem aptal bir ezik. Değil mi Demir?" Konuşurken ayağa kalkmış, ona doğru adımlıyordum. O da ayağa kalkıp konuşmaya başlarken, lafını böldüm.

"Hayır, ha-"

"Beyza konusuna gelirsek.. Senden oldukça hoşlanıyor gibi. Ha, bir şans ver istersen kıza." Alaycı bakışlarım gitmiş, yerine alev saçan bakışlar gelmişti.

"Ne? Sevdiğin kızla çıkacak değilim. Bunu sana yapmam Eren."

Kahkaha attım. "Hayır, yaparsın Demir. Çok da güzel yaparsın."

"Yapmam dedim sana." Dedi ve bana bir adım attı.

"O yüzden geçen gün öpüşüyordunuz değil mi?" Sinirle güldüm. Kendimi kaybedersem ikimiz için de kötü olacaktı.

"N-ne? Sen, sen bunu nereden öğrendin?" Affallamış gözüküyordu. Yüzünde ki o aptal şaşkınlığı hafif kıkırdamama sebep oldu.

"Unutuyorsun. Ben de bir oyuncuyum. Oynadığım gibi, izleyebilirim de." Ona doğru adımlarken garip bir şekil de geri gidiyordu. Tekli koltuğa ayağa hafif değdiğinde arkasına baktı, neye çarptığını görmek için.

Bunu fırsat bilip ittim ve koltuğa oturur bir pozisyon da düştü. Koltuğun tutunma yerlerinden kavrayıp hafifçe Demir'e doğru eğildim.

"Ve, aynı şekilde seninle de oynayabilirim." Dedim, fısıltıyla gözlerimi hiç ayırmadan.

Demir hipnoz olmuş bir şekilde bana bakarken, dudaklarımı hafifçe dilimle ıslattım. Susamıştım. Gözleri dudağıma kaydı. Bir kaç saniye bakıp, tekrar bana döndü. Yutkunduğu zaman, haraket eden adem elmasına bakıp kahkaha attım. Komik ve aptalca görünüyordu.

Bu çok hoşuma gitmişti.

"E-eren, beni korkutuyorsun. İyi misin?"

Üzerine daha çok eğildim. Koltuğa sinip kendini uzak tutmaya çalışıyordu.

Onu çaresiz görmek bi' anlık hoşuma gitmişti.

Bu sefer kulağına eğilip, sesimin daha kararlı çıktığına emin olup fısıldadım.

"Ki, seninle oynarsam, olacaklardan asla sorumlu olmam Demir Tunç."

Demir'in yutkunma sesini duyduğum da sırıttım.

Bazen kendimi aşıyordum.

~

- eren... 😳

 😳

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

onur’

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

onur’

enchel│bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin