Helüüüüüüüüüüüüüüüüüü :')
Tekrardan herkese merhabaaa. Hızlı olmaya çalışarak ikinci bölümle geldim. Umarım büyük bir keyifle okur ve eğlenirsiniz. Ben yazarken milyon kere okuduğum için bu bölüm bitmemiş miydi oluyorum ama yeni bölüm yükleyeceğim aklıma gelince heyecanlanıyorum. Bu zor günleri umarım bir an önce atlatırız. Lütfen kendinize dikkat edin.
Musmutlu okumalar.
Bölüm şarkıları; Little Mix- Salute
Charlie Puth ft. Selena Gomez- We Don't Talk Anymore
2.BÖLÜM: CAMLARIN ÜSTÜNDEKİ BAĞ
Öğle güneşinin ışıkları yavaşça odamın içine vururken cam kapı tüm canlılığıyla ortasında duran yüzü aydınlatmayı es geçerek bana vuruyordu. Gözlerimin odağı olan adam, bulunduğum alanın ışığının aksine camdaki yansıması karanlık sayılabilecek bir ortamdaydı. Gözleri yüzümün çevresinde dolanırken bile cama vuran ışığın ona uğramadan bana çarpışına baktım.
Ben güneş ışıklarının ısısını tenimde hissediyordum. O ise bir loş ışığın altında camıma yakın duran yüzüyle okuduğu yazıya bir cevap düşünüyordu. Düşünüyor olmalıydı ki hafif bedeni yana kayıp görüşümden uzaklaştı. Kolunu kaldırdığında elinde telefonu tuttuğunu gördüm. Ekrana dokunduktan sonra telefonunu benim gibi yan çevirdi.
Yerimde heyecandan kıpırdanırken zihnim hala bunun bir rüya olabileceğini söylüyordu. Rüya olsa güneşin sıcaklığını hissetmezdim herhalde. Bedenimi cam kapıya iyice yaklaştırdım. Elindeki telefonun ekranında parmakları usulca gezindi. Başparmağının ucunda yara bandı vardı. Başını kaldırdığında irkilip kaçmak isteyen bedenimi son an da durdum. Bunu anlamış olmalı ki dudağının kenarı yok denecek kadar kıvrıldı. Tanımadığım bir adamla karşılıklı durmuş iletişim kurmaya çalışmamız komikti.
Telefonuna yazdıklarını görmem için çevirince gözlerimi kısarak göreceğim yazıya odaklandım. "Görüyorum." O da beni görüyordu. Bunun sebebini biliyor olması lazımdı yoksa gerçekten bir psikologa falan gitmem gerekiyordu. Telefonuma uzanmak için doğrulduğumda işaret parmağını kaldırarak bir dakika işareti yaptı. Hareket etmeyi durdurduğum an telefonun üstünden ekranı yana kaydırdı. "Sen kimsin?"
Kaşlarımı yukarıya kaldırarak dudağımı büktüm. Nasıl bir durumun içine düşmüştük böyle. Gözlerindeki meraklı bakışa bakarken camın arkasında duran balkonumda ki masanın kenarı kuş kondu. Kuşun yansıması hemen yüzün yanındaydı. İnanılmaz hoş bir görüntü oluşmuştu.
Yan tarafta duran telefonumu alıp kenarda duran kamerayı açıp bu anı ölümsüzleştirmek istedim. Kameranın kadrajına iki görüntüyü de alınca birkaç poz çekip galeriye girdim. Gülümseyen yüzüm karşıma çıkan fotoğraflarla silindi. Balkondaki küçük serçe ve arkasındaki ağaçlar vardı ama cama yansıyan adam gözükmüyordu. Başımı biraz kaldırdığımda çatılı kaşları yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ GÖRÜYOR MUSUN?
FantasíaBir kalemin yere düşmesiyle başlayan maceraları, camlarda kendi yüzlerinin yansıması yerine birbirlerini görmeleriyle mucizeye dönüştü. İlk önce gözleri buluştu, çok geçmeden de hisleri. İki farklı ülke, onları birbirinden ayıran gündüz ve gece gibi...