26.BÖLÜM: ÇATI

279 8 31
                                    

Helllllüüüüüüüüüüü :)

Biz geldik ama nasıl geldik. :) Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Bölüm sonunda görüşürüz. Ufak bir bilgilendirme olacak okumadan çıkmayın.

Bölüm Şarkıları;

Halsey- Still Learning

Zara Larsson- Wow

Musmutlu okumalar.

Musmutlu okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

26.BÖLÜM: ÇATI

"Dayanamayacağım." Karşımdaki suratlara kasılmış yüzümle bakarken onlar dediklerimle pek umursuyor gibi durmuyorlardı. "Canım yanıyor, yapamayacağım." Saçlarım geriye itildiğinde boyumdaki sargıya rağmen gelen ferahlıkla sevindim ama gülümseyemedim.

"Azıcık daha ıkın çiçeğim," diyen Behiç'e attığım bakışlarım onu geriye bir adım attırırken elinde salladığı peçeteyi alnıma yaklaştırarak terimi sildi. "Dişlerinin arasına elimi uzatabilirim, biliyorsun değil mi?"

"Kafanı ısırmayı tercih ederim," dediğimde aniden oluşan acıyla öne doğru attım kendimi ama bunu bekleyen kalabalık hızla tuttu. "Hepinizin kafasını ısıracağım o olacak. Dayanamıyorum diyorum."

"Büyük Gök, biraz abartmıyor musun?" Fırat'ın benim gibi alnından akan terleri koluyla silmesine bayılmaya doğru giden bedenimle izledim. "Tamam, canın acıyordur ama o kadar da değil."

"Bunu o rahat yerinden mi karar veriyorsun?" Birden aynı acıyı tekrar hissedince yine kalkmaya çalıştım fakat bileğime bağlı siyah kumaş hareketlerimi kısıtlarken bizimkiler ise başımda sorgu melekliği yapıyorlardı.

"Bence yeri rahat olan sensin," diyen Selim tüylü kalemi burnuna sürterken huylanarak burnunu kırıştırdı. "Burada dokuz doğuran biziz yavru kaplan."

"Kaplan mı?" Behiç'in şaşkın ifadesi bir anlık aklımı dağıttı ama vücuduma yayılan acı gitmedi. Güçlü olmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Bu koltuğa oturduğumda bunların olacağını biliyordum, daha doğrusu tahmin etmiştim ama bu acı ile baş edemeyeceğim anlamına gelmezdi. Sabırlı olmak için Behiç'in koluna dişlerimi geçirerek gözlerimi kapattım. Yapacak başka bir şeyim yoktu.

Bu acıyla baş edecek ve bu sandalyeden kalkacaktım.

-6 Saat Önce-

Ayaklarımı sandalyenin kenarına yaslarken çeneme dayalı avucumu çekerek geriye kaydım. Dakikalardır oturduğum yerdeydim ve kalçam ağrımaya başlamıştı, bu ağrı ise uzun zamandır oradaydı asla da gitmiyordu.

"Daha ne kadar duracağım böyle?" dediğimde Ezrak elindeki küçük resim defteri ile boya kalemini kâğıdın üstünde gezdirmeye devam ederek sessiz kaldı. "Ressamlığa olan merakını neden üstümde kullanıyorsun? Belim ve kalçam olarak buna isyan ediyoruz."

BENİ GÖRÜYOR MUSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin