*Niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar.*
26 Ekim 2009
Yazarın anlatımıyla
"Leo DAVİS ve eşi Filiz DAVİS yaptıkları yolculuk sırasında trafik kazası geçirerek hayatını kaybetti. Onlardan geriye kalan sekiz yaşında ki Arya DAVİS, yani küçük kızları yetiştirme yurduna yerleştirildi. DAVIS ailesi Ankara mezarlığına defnedildi. Allah'tan rahmet dileyip, yakınlarına sabır diliyoruz." Genç adam, dinlediği haberden tatmin olmuş gibi gülümsedi.
"Bu kadar kolay mıydı?" Diye sordu, kendinden dört yaş küçük bayana.
"Kimle çalıştığından haberin yok galiba?" Dedi kahkaha atarken. O sırada odadan küçük bir kız çocuğu çıktı. "Anne?"
"Efendim Azra'cım?" dedi genç adamla konuşan bayan.
"Babam yoksa bu adam mı?" Dedi, küçük kız elini kaldırıp geç adamı gösterirken.
"Hayır bebeğim, biz bu konuları konuşmuştuk sanıyordum. Ne oldu da tekrar bu konu açıldı?"
"Televizyonda bahsedilen şeyleri duydum. Benimde mi babam öldü?"
"Azra!" diye bağırdı bayan. Küçük kızın sağ gözünden iki damla göz yaşı düştü tam o sırada. Elinde ki oyuncak bebeğini daha sıkı tutarak odasına koştu. Bayan bu konuları konuşmayı pek sevmezdi, yalanlarla doluydu hayatı. Kızına daha fazla yalan söylemek istemiyordu. Evlatlık kızına.
"Eşin ve oğlun?" diye sordu bayan.
"Tedavi görüyor, oğlum bir şeylerden şüpheleniyor gibi, sürekli Azra'nın yanına gelmek istiyor."
"Neylerden mesela, peki Azra ne alaka?"
"Hiç bir fikrim yok." Diye kestirip attı.
"Oğlun senden akıllı gibi duruyor, ona dikkat edelim sonradan başımıza bela olmasın."
Bu ikili geleceği dair hain planlar yaparken, küçük Azra ve genç adamın oğlu bir çok şeyden haberdardı.
02 Ekim 2019
(Baş rol karakterimizin -Arya-anlatımıyla)
"Pişt Arya sen misin?" Arkamdan gelen sesle ayağımı merdivenden geri çektim.
"Evet, ne olmuştu?" Diye sordum karşımda ki kıza.
"Müdür seni odasında bekliyor gitmen gerek."
"Tamam, teşekkürler." Müdür benimle ne konuşacağına biliyordum. Yurttan çıkmam gerekiyordu, yaşım dolmuştu. Bir işe girip ev tutmam ve hayatımı düzene sokmam gerekiyor. Hızla müdürün odasına çıktım. Derin bir nefes alıp, kapıyı tıklattım.
"Gir kızım." Dedi müdür hanım.
"Efendim, biliyorum yurttan çıkmam gerek ama, ne gidecek bir yerim var ne ev tutacak param var. Okul çıkışı tekrardan iş ilanlarına bakacağım. Emin olun en kısa zamanda buradan gitmiş olacağım."
"Biliyorum Arya, elimden bir şey gelmiyor kızım. En kısa zamanda gitmen gerek. Çıkabilirsin." Dedi müdür hanım. Hızla ortak odalarımıza gidip, dolabıma açıp elime gelen zengin insanların eski kıyafetlerine alıp, tuvalet sırasına koyuldum. On dakikanın ardından günlük işlerimi halledip hazırlanıp çıktım. Sabahtan dersim yoktu, bu yüzden yetimhanede oyalanmıştım.
Bu arada ben Arya DAVİS, 18 yaşında burslu üniversite öğrencisi. Babam ünlü bir gazeteciydi. Evet garip, annem ise ev hanımıydı küçük ama güzel ailemiz vardı. Ailemi bir trafik kazasında kaybettim. Onları kaybedeli tam tamına on yıl oldu.
🗣
Bir saatlik yolun sonunda okulumu binaların arasından görmeye başlamıştım. Dersimin başlamasına 20 dakika vardı. Rahatça yetişebilirim. Tempomun hızını attırıp okula ulaşmaya gayret ettim. Küçüklükten biri okulu seven kızdım, arkadaşımın olmamasına rağmen. Şaka yapmıyorum, hiç arkadaşım yok.
"Hey ben varım!"
"Heh bu da İç Sesim Derya, tek arkadaşım."
"Seviyorum kız seni."
Beş dakika sonunda okula giriş yaptım, rastgele bir banka oturup, yetimhaneye yeni gelen dünya klasiklerinden bir kaç kitap almıştım. Eski çantamdan çıkarıp okumaya başladım. Okuduğum bir satır şöyle diyordu; "Yalnızca tek bir insan türü varsa, o zaman neden hiç geçinemiyorlar. Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar." Tam o sırada uzaktan bir ses geldi.
İki kız, neredeyse üniversitenin yarsını duyabileceği kadar bağırarak tartışıyorlardı. Dışarda toplasan on kişi vardı, burası üniversitenin tenha alanlarından sadece biriydi. Ve çoğu kişi tartışmanın olduğu yere toplamıştı, ben hariç.
Kafamı kitabıma geri çevirecekken, ağzıma bez parçası dayandı. Ve gerisi bende koptu.
🗣
Gözlerimi açtığımda hiç tanımadığım bir yerdeydim. Kulübeye benziyordu, beyaz mat duvarları, antika komodin, iki kişilik bir yatak.
O sırada içeriye hiç tanımadığı birisi girdi. Esmer dağınık saçlı, kahverengi gözlü, uzun boyluydu ve oldukça yakışıklıydı.
"Bu vaziyette bile bunu mu düşünüyorsun?" Diye devreye girdi İç Ses.
"Ne, biz insan oğluyuz farkında mısın Derya?"
Tam o sırada, bir kız daha girdi odaya, "hey bu tartışan kızlardan birisiydi"
"Arya pusu, kaç!" Bir anda hızla toparlandım ve kapıya yöneldim. O sıra uzun boylu çocuk kapının önüne geçti. "Hey hey sakin!" Dedi, beni iki eliyle belimden tutarak yatağa oturturdu. Beni bir hiç saydı.
"Bu kadar basit mi?"
"Demek ki öyleymiş." Dedi Derya Bey.
"Selam güzelim, seni yemeyeceğiz." dedi kız.
"Tamam ne istiyorsunuz benden?"
"Canını!" Dedi kız gülerek.
"Azra!" Diye uyardı, erkek.
"Tamam tamam, sana Miraç anlatır ben bir şeyler hazırlayayım yeriz." Azra denilen kız odadan çıkınca gözüm Miraç denilen çocuğu kaydı.
"Açıklama bekliyorum!" Dedim korkusuzca.
"Eski hayatını geri getirebilecek kişileriz Arya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIK 🗣 | Tekrardan Düzenleniyor..
Teen Fiction10 yıl öncesinde, küçük bir bedende. Hiç bir suçu yok iken fazlasıyla zarar gören küçük bir kız çocuğu. Yıllar geçmiş ve o beden büyümüştü. Bu sefer şansa yer verilmemişti. Olmayan bir aşkın, olmayan bir cinayetine hazır mısınız? #roman | #50 | 13...