17.BÖLÜM: Fark Eder Mi?

37 12 0
                                    

*Ama içinin güzelliğini çoğu kişi bilmez ve umursamaz..*

"Sigara içtiğini bilmiyordum!" Dedi Elyas, sigara paketimi bana verirken. Ondan rica etmiştim, alması için. Kırmamıştı.

"Bende bilmiyordum, anlık gelişti."

"Sigara içmen anlık gelişti he?" Dedi tebessüm ederken. "Seni çözemiyorum, çok zeki olup, farklı olman. Yani nasıl anlatabilirim. Anlatamıyorum işte, tam olarak böylesin."

"Anlıyorum, bunu ilk söyleyen de sen değilsin. Bende anlamıyorum bazen, o yüzden hiç yorma kendini." Dedim, yeni paketimi açarken.

Kafeden eve dönmüştük, Elyas'la balkonda öylece oturuyorduk. Diğerlerinin nerede olduklarından haberdar bile değildim. Umurumda da değildi aslında. Şu sırala hiç bir şey umurumda değildi. İş bulmam gerekti sadece.

"Şehir merkezine uzaklık ne kadar?" Diye sordum aniden. Şaşkınlıkla bana döndü.

"45 dakika ya da daha fazla bilemiyorum. Ne oldu?"

"Merkeze gitmem gerek, yarın beni bırakır mısın?" Yüzünde ki şaşkınlık halen duruyordu. Yanlış bir şey mi demiştim?

"Elyas?"

"He? Tamam tamam, götürürüm sorun yok. Kaçta gideriz?"

"9 gibi çıkalım?"

"Bana uyar, iyi geceler." Dedi balkon kapısından.

"İyi uykular." Sigaranın tekini dudaklarıma yerleştirdim, masada duran çakmakla ateşledim. Telefonumu elime alıp, bir şarkıya tıkladım.

"Neler çektin, neler gördün şu dünyada üstüne neler duydun

Tüm anların yalanların etrafında döndü fark etmedin sadece sevdin." 

🗣

23 Ekim 2019

"Kaç gibi alayım seni?" Dedi Elyas, arabadan çıkarken.

"Mesaj atarım." Deyip, kapıyı kapattım. Şehir merkezindeydim, bir amacım vardı ama bunu bir günde bitirebilir miydim?

"Bulabilir miydin? Asıl soru!"

🗣

İki buçukluk arayış sonrasında ellerim boştu. Ne iş bulabilmiştim, ne başka bir şey.

"Sen üniversiteyi dondurup iş ararsın he? Saçmalık, tamamen saçmalık."

"Bu şekilde okula gidemem ki, her an her şey değişebilir.

"Evet, zaten işe girince puff her şey düzelecek dimi?"

"Derya Bey, nedir bu tavırlar?"

"Sigara içen birisi değilsin, şimdi gelmiş sigara paranı çıkarmaya çalışıyorsun. Arya iyi misin?"

"Değilim." Ve sessizlik. Bir bankta öylesine oturmuştum, bekliyordum. Neyi? Bilinmeyeni.

"Aslında rüyam da evleniyorduk biliyor musun?" Dedi, tanımadığım bir ses. Gözlerimi ayak uçlarımdan çekip sesin geldi tarafa baktım. Tanımıyordum. Saçları iki tarafa ayrılmış, uçları yeşil dipleri ise siyahtı. Saçlarının ön tarafları kulaklarına geliyor arkası ise normal tıraştı. Garipti ama yakışan tarzda. Uzun boylu, siyah çekik gözlü, dolgun dudaklara sahipti. Burnun üzerinde küçük küçük çilleri vardı. Gri eşofman, sarı montu vardı. Tabi sağ elinde ki havuç poşeti unutmazsak.

"Ha?" Dedim afallayarak.

"Gediz ben." Dedi elini uzatarak.

"Türkiye güzeli!" Dedim uzattı eli sıkarak. Tebessüm etti. Birleşen ellerimizi ayırmadan banka oturup, söze atıldı.

"Güzelliğinizden anlamalıydım, bayan.." Elini bırakıp, önüme döndüm. "Havuç yer misin?" Dedi.

"Neden olmasın? Tabi, eğer bir tanecik bana düşerse."

"Havuçla size amade efendim!" Dedi, ve kalktı. 

"Nereye?" Dedim refleks olarak. 

"Havuç yemeye, e hadi!" Yerimden kalkıp, onu takip ettim. 

 🗣

"Aslında yeni birileriyle tanışmayı sevmem!" Dedi, adının Gediz olduğunu öğreneli, on dakika olan çocuk. 

"Şey gibi oldu bu, nınının nınısı."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Galiba bunun sebebini biliyorum." Dedim sessizce, beş saniye sonra cümlemi tamamladım. 

"Anne ve babamı sorarlar." Dedim.

"Anne ve babamı sorarlar." Dedi ve devam etti. "Sen nereden biliyorsun?" 

"Anne ve babamı sekiz yaşımda kaybettim." Dedim sessizce. " Ya sen?"

"Beni bırakıp kaçmışlar." Dedi tebessüm ederek. "Bankta öylece oturduğunu görünce bilmiyorum, dayanamadım." 

"Nereye gidiyoruz?" Dedim, her şeyi boş verip. 

"Anaokuluna, hatta geldik bile." Dedi sağ kolumu tutup kendisine çekti, "Burası." Dedi gülümseyerek.

"Burada mı çalışıyorsun?" 

"Evet, günüm ufaklıklarla geçiyor. Ama ben mutfak tarafındayım, yiyecek içeceklerine bakıyorum daha çok." Dedi anaokuluna giriş yaparken, arkasından ilerleyip devam ettim. 

"Gel!" Dedi, giriş kapısını geçip sağa girdik, dar ama süslü duvarları vardı. Rengarenkti. Sonrasında sola girdik birazcık daha yürüyüp, önümüzde ki kapıyı araladı ve içeri girdi. 

Sonunda mutfağa giriş yapmıştık, fakat anaokuluna göre burası fazla ciddiydi. Gerçek bir şefin yeri gibiydi, gri tonlar, adını bilmediğim aletler, ve dahası..

"Anaokulu için fazla ciddi bir yer değil mi?" Diye sordum şaşkınlıkla. 

"Burada takım elbiseyle çalışıyorum desem." 

"Yok artık!" 

"Evet, yok artık. Böyle çalışmamı istediler. Büyük sıkıntıları var ama hayır öyle çalışmıyorum." Dedi bana gülümserken. 

"Gerçekten mi?" Dedim kahkaha atarak. "Düşünsene mutfağında takım elbiseli birisi yemek hazırlıyor." Dedim aynı şaşkınlıkla. Bunun üzerine dayanamayıp kocaman bir kahkaha attı. 

"Hayır hayır, düşünemiyorum. Sus." Dedi, halen kahkaha atarken. Gülüşü bittikten sonra derin bir nefes aldı. Poşetteki havuçları yıkayıp, delikli bir şeyin içine koydu. 

"Önünde ki çekmecede, değişik bir alet var." Dedi. Uzanıp çekmeceyi açtım, bahsetti değişik aletten bir sürü vardı. 

"E şey burada haddinden fazla değişik alet var." Bana gülümseyip, söze girdi.

"Havucu soymak için ne kullanabilirsin o zaman?"

"Sevdim ben bu çocuğu he!"

Sapı turuncu, ucu ise sivri bıçağa benzeyen şeyi elime aldım. "Bu mu?" 

"Yes, of course it is!" Yıkanan havuçların birisini elime alıp soymaya çalıştım. 

"Neden soyuyoruz?" 

"Dışını herkes tanır ama içinin güzelliğini çoğu kişi bilmez ve umursamaz. Ona ulaşmak için dışından başlamalıyız, dışını değil içini seveceğiz. Ya da yiyeceğiz, fark eder mi?"

SESSİZ ÇIĞLIK  🗣 | Tekrardan Düzenleniyor..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin