BÖLÜM 2

92 28 34
                                    

Yeni gelen çocuğun oturduğu yer en arkadaydı ve o yüzden de o tarafa doğru yürürken kendimi ağır çekimde ilerliyormuş gibi hissettim. Elimden geldiğince hızlı yürüdüm çünkü bütün sınıfın gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum. Yanına gittiğimde, benimle ilgilenmedi! İnanabiliyor musunuz?! Beni görmezden gelerek sadece tahtadaki hocaya baktı ve bunu inatla 1 dakika kadar sürdürdü. " Bu ne ukala birşey çıktı böyle!" diye düşündüm ve hırsla " Pardon!" dedim dişlerimin arasından. Bana soru soran gözlerle baktı. Gözlerimi çantasına indirdim, sonra tekrar yüzüne diktim. Beni sinir ettiğinin bilincindeydi sanırım çünkü gayet iyi anlamasına rağmen "ne demek istendiğini anlamayan masum çocuk" rolünü sürdürdü. Dayanamadım ve konuştum. Belli
ki beden dili iyi değildi!

" Pardon, çantanı çeker misin?"

" Neden?"

O an, içimden "10'a kadar saysam mı?" diye düşündüm. Bu ne şımarıklıktı ilk günden!

" Çünkü başka boş yer yok!"

Bunları tane tane, anladığından emin olmak istercesine yavaşça söylemiştim.

" Ben ne yapabilirim o zaman?"

" Çantanı çekebilirsin O ZAMAN!"

Tam yine  ağzını açıyordu ki, kapı çaldı. Gelen Mert'ti. Ah, Mert! Bu şımarık yüzünden tamamen aklımdan çıkmıştı. Mert'in gözleri beni buldu, sonra yavaşça " çantasını çekememe" hastalığı bulunan vatandaşa dikildi. Tam o sırada hoca, lafa girdi.

" Mert, gördüğün gibi sınıfta boş sıra yok. Mesut Bey'i bulup ondan yardım isteyebilirsin."

Mesut Abi, bizim okulda bu tür işlerle ilgilenen bir çalışandı. Hepimiz onu, öz ağabeyimiz gibi seviyorduk.Mert,
" Tabii hocam." diyerek sınıftan çıktı. O sırada hoca, bize baktı ve " Evet Efsa, arkadaşının yanına oturabilirsin." dedi. Çocuğa, zafer kazanmış bir edayla baktım ve onun SONUNDA çantayı çekip sıranın yanına asışını büyük bir zevkle izledim. Yerime oturduğumda, kulaklarımda " We are the champions" çalıyordu. O sırada, kapı tekrar çaldı ve  içimde çalan şarkı sonlandı. Gelen Mert'ti. Ve büyük ihtimalle benden yanına geçmemi bekleyecekti. Eh, mantıklı olan da oydu sanırım. Okula yeni gelen birinin yanında oturacağıma, erkek arkadaşımın yanına oturmam gerekirdi. Ama ben tam anlamıyla bir koçtum ve burcumun bütün özelliklerini taşıyordum. İnadım inattı. Bugün buradan kalkmayacaktım! Mert, Mesut abiyle beraber sırayı müsait bir yere bıraktı ve bana başıyla " Gel." anlamında bir işaret verdi. Başımı 'Hayır." anlamında salladım ve bir daha yüzüne bakmadım. O an, inadımı kıramadığım için kendime mi, arabayı park edecek yeri anca bulup sınıfa benden sonra giren Mert'e mi, yoksa okulun ilk gününden sevgilimle aramı bozan bu yeni gelen çocuğa mı sinirliydim bilmiyorum.

EFSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin