BÖLÜM 15

42 11 38
                                    

EĞER BEĞENDİYSENİZ HESABIMI TAKİP ETMEYİ, YORUM YAPMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYIN :)

Tam kendimi fizikçinin- en
sevmediğim dersin öğretmeni olur kendisi-  dersini dinlemeye zorluyordum ki, koluma yapıştırılan bir şeyin hissiyle Doruk'a döndüm. Koluma bir post- it kağıdı yapıştırmıştı. Benim bu post-it lerden çektiğim neydi?!

Doruk'a soran gözlerle bakarken, bana birşey demeden masadan kalktı ve hocanın yanına gitti. Kulağına sessizce birşeyler dedikten sonra sınıftan çıktı. Kolumdaki post-it'i çekip elime aldım. Üzerinde "Hocanın yanına git." yazıyordu. Hangi kafayla bu söze güvendim bilmiyorum ama, masamdan kalkıp hocanın yanına gittiğimde birşey dememi beklemek yerine kafasıyla kapıyı işaret etti. Anlamayarak baktım yüzüne. Şuan beni dersten mi kovuyordu yoksa bana mı öyle geliyordu?? Tekrar başıyla kapıyı işaret ettiğinde durumu kabullenerek çıktım sınıftan. Kapıda beni bekleyen Doruk'un yüzündeki sırıtışla deliler gibi kahkaha atmaya başladım. Doruk'un yüzündeki gülümseme silinip yerini şaşkınlığa bırakırken iyice gülmeye başladım. Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki kendimi tutamıyordum. Boş koridorda yankılanan kahkahalarım yüzünden endişeyle etrafı kolaçan eden Doruk, eliyle bana susmamı işaret ederken bense kahkahalarımın dozunu arttırdım. Bugün hayatımda ilk kez dersten kovulmuştum ve galiba şuan kafayı yiyordum. Eliyle ağzımı kapatırken beni eski öğretmenler odasının olduğu yere doğru çekti. Daha doğrusu yeni ismiyle depoya. Eskiden öğretmenler odası  olan bu yer, çok eskidiğinden dolayı artık depo niyetine kullanıyordu. İçinde her türlü ıvır zıvır bulunuyordu ve  çok havasız, ayrıca da basık olduğu için kimsenin girmediği bir yerdi. Öğretmenlerin zamanında burada durduğuna hâlâ inanasım gelmiyordu. Beni hızla depoya sokup kapıyı kapattı.

"Sessiz ol, hocaya iznimizi iptal ettireceksin!" derken kahkahalarımı sonunda durdurmayı başardım. Ne izninden, ne hocasından bahsediyordu?

"Bana bak, şimdi seninle bir oyun oynayacağız tamam mı? Bu günlük okuldan kaçacağız. Ama çok dikkatli olmak zorundayız çünkü bunu fizikçiden başka kimse bilmiyor ve eğer yakalanırsak hem bizim, hem de fizikçinin başı belaya girer. Anladın mı beni?"

Bir dakika, bir dakika, neyin kaçmasından bahsediyordu Doruk?!

"Ne diyorsun sen? Ben dersten kovuldum ve ders bitene kadar koridorda bekleyeceğim. Sonuçta öbür derse girmem lazım."

Bana inanamayan bir sırıtışla bakarken birşeyler kafama dank etmeye başlamıştı. Yoksa....?

"Seni ben kaçırıyorum akıllım. Ayrıca fizikçi seni dersten filan kovmadı, ondan ikimiz için de gerekli izni aldım ben." derken göz kırptı. İnanamayarak baktım ona. Bu kadar şeyi planlarken bana fikrimi sormak hiç mi aklına gelmemişti?

" Ne izninden, ne kaçışından bahsediyorsun bilmiyorum ama ben seninle hiçbir yere gelmek istemiyorum."

"Neden, bütün gün eğleneceğiz işte. Harika olacak."

"Niye ben, o kadar kız varken niye beni götürüyorsun eğlenmeye peki? O kadar güzel kız varken... Meltem var, Eda var, Selin var... Niye beni seçtin?"

"Çünkü sen farklısın." derken bakışlarında anlayamadığım birşey vardı. Daha önce görmediğim birşey.... Ama yapamadım. Daha fazla duramadım orda.

Müzik sınıfının kapısını açıp dışarı çıktım. Onunla hiçbir yere gitmeyecektim. Sınıfa geri dönecek ve derse girecektim. O sırada arkamdan gelen bir sesle koridorun ortasında donakaldım.

"Biliyor musun, sen böylesin işte. Kasıntı, kendini beğenmiş.... Hayatı sadece aptal birkaç tane dersten ibaret sayan... Ama biliyor musun, senin adına üzülüyorum. Hayatı kaçırıyorsun. Hayatın eğlenceli yanını kaçırıyorsun. Hadi, durma,  sınıfa git ve fizikçinin aptal dersini dinle. Ben senin için bu kadar şey hazırlamışken, umutla o kadar şey planlamışken sen git ve fizikçinin aptal dersini dinlemeye devam et!"

Arkasını dönüp giderken ağzımı açtım birşey söylemek için. Ama tekrar kapattım. Burada söylenecek birşey yoktu. Belkide haklıydı. Belkide birkaç tane aptal ders yüzünden hayatı kaçırıyordum. Ama ben böyleydim işte... Cesaretim yoktu ki. Benim hayatım belkide birkaç tane aptal dersi dinleyerek iyi notlar almaktan ibaretti. Belkide böyle yaşlanacaktım ve bundan yıllar sonra, dönüp hayatıma baktığımda beni heyecanlandıracak hiçbir anı bulamayacaktım geçmişimde.O an düşündüm. Haklıydı. Hayatı kaçırıyordum. Çok haklıydı. Hayatın eğlenceli yanını kaçırıyordum. "Ah Efsa," dedim kendi kendime. " Bir daha ne zaman biri seni dersten kaçırıp eğlenmeye götürecek?"

"Ne zaman biliyor musun, HİÇBİR ZAMAN." diye cevapladım sorumu ve hızla arkama dönüp Doruk'un gittiği yere doğru koşmaya başladım. Koştum, koştum, her kata, her koridora baktım. Artık gittiğini düşünüp umudumu kesmiştim ki, onu giriş katın merdivenlerinde otururken buldum.

"Özür dilerim." dedim fısıldayarak. Nefes nefese kalmıştım, yorulmuştum ama onu buldum ya, buna değer diye düşündüm.  Kafasını yana çevirdi ama bana bakmadı. Hızla yanına gittim ve merdivene, yanına oturdum. "Özür dilerim." dedim. "Gerçekten haklısın. Belkide birkaç tane aptal ders için hayatı kaçırıyorum. Ama bundan sonra yok. Gerçekten yok. Kaçıyor muyuz?" dedim gülerek. Uzun bir süre cevap vermeden durdu. Sanırım düşünüyordu. Tam vazgeçtiğinden korkmaya başlamıştım ki, bana dönerek göz kırptı ve ilk kez beni gerçekten mutlu eden o harika yarım sırıtışını gözler önüne serdi.

.......

Umarım bölümü beğenmişsinizdir çünkü ben yazarken çok eğlendim 💜 Baktım olaylar çok tekdüze gidiyor, işin içine biraz heyecan katalım dedim 😄😄 Bu bölüm çok uzun olmadı ama Efsa'yla Doruk'un eğlendikleri bölüm tamamen ayrı olsun istedim açıkçası 😊 Bundan sonraki bölümler çok daha heyecanlı olacak gibi 🙈 Nereye gidecekleriyle ilgili tahminlerinizi ve bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum 😘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EFSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin