BEĞENDİYSENİZ BANA DESTEK OLMAK İÇİN HESABIMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ :)
Hepimizin tanıdığı, hayattaki tek amacı öğrendiği şeyleri bulunduğu ortamlara yaymak olan insanlar vardır. Ne mutlu bana ki, bizim sınıftaki Gülin de tam öyle bir kızdı. Gülin, Doruk'la oluşturduğumuz plana ne kadar yarayacağından habersiz, sınıfta koşturup duruyordu. Yeni sırlar arıyordu kuşkusuz. Hızla yanına gittim ve onu bir köşeye çektim.
" Gülin, benim bir sırrım var. Senin çok iyi bir sırdaş olduğuna eminim ama.....nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum." dedim masum ve utangaç bir tavırla. İşte, Gülin gibilerin bir özelliği daha. Sizi sırrınızı vermeniz için sonuna kadar zorlayabilirlerdi.
" Efsa, bana sırrını verebilirsin. Emin ol sırrın bende güvende kalacak."
Sinsi yaratık. Sen onu benim külahıma anlat. Eh, ama şuan yalan söylüyor olman benim işime geliyor. Ona tekrar utangaç bir bakış attım. Gözleri, dedikodu malzemesi bulan teyzelerinki gibi teşvik edercesine parlayınca konuya girdim.
" Ben..." dedim sesimi alçaltarak.
" Yoksa sen... sen... çirkin olduğunu düşündüğün için estetik mi yaptırdın?!"
O an, biraz ileride gizlice bizi dinleyen Doruk'un kahkahasını bastırmak için elini ağzına götürdüğünü fark ettim.
" Ne alakası var kızım?!..... Biz Doruk'la sevgiliyiz!"
" Nasıl yani, ama Mert.... Maşallah, okulun iki yakışıklısı da sevg...."
" Ne diyorsun sen Gülin, öyle şey olur mu! Mert'le ayrıldık biz!" dedim sinirle. Doruk'a baktım. Bana kaş göz işareti yapıyordu. İşaretleri de çalışmıştık. Şuan tek kaşını kaldırıyor, burnunu çekiyordu. Burun çekme "son sözü söyle", kaş kaldırma da "buraya gel" demekti.
" Yani Gülin'ciğim, bu sınıfta güvenebileceğim bir tek sen varsın. Lütfen bu sır aramızda kalsın." dedim fısıltıyla. Şimdi ben " aramızda kalsın" dedim ya, ben daha yerime geçemeden Gülin bunu bütün sınıfa yaymış olurdu. Hızla Doruk'un yanına gittim. Artık ajan gibi şifreli konuşuyorduk. Ben kalemliğimi çıkarırken, Doruk kitabını açarken birbirimize bakmadan iletişim kurduk.
" İyi işti."
" Beni biraz tanısaydın zaten iyi olacağına emin olurdun."
" O zaman senden şüphelenmem normal. Malum, daha okula yeni geldim filan...."
" Biliyorum, hatırlatmana gerek yok." dedim ters ters.
" Zaten nasıl unutabilirsin ki? O Mert midir Dert midir, ondan benim yüzümden ayrıldın. Ama ayrılman iyi oldu, onunla sevgiliyken bana aşık olman hoş olmazdı."
" Her zaman bu kadar hayalperest misin? Çünkü sana aşık olduğum filan yok!" Bu çocuğu boğabilirdim! Kendini ne sanıyordu böyle. Onunla gerçekten sevgili olsam en fazla kaç saat dayanabileceğimi düşündüm. Neyse ki, bu oyunu çok uzatmayacaktık. Bir, iki hafta sevgili kaldıktan sonra anlaşamadığımızı söyleyip ayrılacaktık. Eh, yalan da değildi. Anlaşamıyorduk!
" Yakışıklılığımdan etkilenmesen bile zekâmdan etkileneceğin kesin." dedi rahat bir tavırla.
" Kendi zekâmdan alçak gördüğüm zekâlarla ilgilenmek huyum değildir!"
" Umarım kendi zekândan yüksek gördüğün zekâlarla ilgilenmek huyundur. Yoksa oyununu iyi sürdüremezsin."
Bir hışım ona döndüm. Bu kadarı da fazlaydı artık!
" Doruk bak, bu sınıftaki herkes benim başarımı kanıtlayabilir. Ama seninkini kimse kanıtlayamaz! Çünkü olmayan birşey kanıtlanamaz öyle değil mi?"
" Yakında herkes seni unuttuğunda ve ben birinciliği elinden aldığımda göreceksin." dedi ve kulaklıklarını kulağına geçirdi. Kendisi lafını söylesin, sonra kimsenin birşey demesine izin vermemek istercesine kulaklık taksın. Yok öyle yağma!
" Bana bak sayın kendini beğenmiş! Benim yerimi kimse alamaz! Hele senin gibi lafını söyleyip kaçarcasına müzik dinleyen bir şımarık asla, anladın mı?" dedim sesimi yükselterek. O sırada bize doğru gelen Eda, kavgamızı bitirme sebebimiz oldu.
" Ooo, aşıklara bakın! İlk kavgalarını ediyorlar bile!" dedi Eda gülerek. O sırada kapıdan içeri giren Mert, Eda'yı duymamış gibi yerine geçti. Bu, sevgili postacı güvercinimiz Gülin'in haberi ona çoktan ulaştırdığı anlamına geliyordu. O an hırsla, Mert'in de duyabileceği kadar yüksek sesle,
" İlk buluşmamız nerede olsun diye tartışıyorduk. Ben sıradan, küçük bir yer olsun diyorum ama Doruk beni bana yakışır yerlere götürmeye kararlı." dedim.
Bunu Mert anlamıştı. Bunu bütün sınıf anlamıştı. Doruk bile sesimdeki imayı sezmiş olmalıydı. Mert beni hep küçük, tatlı kafelere götürürdü ve aslında bu beni rahatsız etmezdi hatta mutlu olurdum, ama konu eski sevgilim olunca, ona laf sokmadan da duramamıştım. Kimi, ne kadar saçma ve bencilce bir şey yüzünden kaybettiğini anlasın istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSA
Teen FictionAmaçlarımız aynı, sonuçlarımız farklıydı. Doruk Özdemir. Beni geçmeye ant içmiş rakibim. Bu yolda çok iyi bir şekilde ilerliyordu. Ama ben de yerimi ona vermemeye kararlıydım. Ta ki bir olay bizi hiç olmadığımız kadar yakınlaştırana dek... Hiç bek...