MİSİLLEME

89 10 0
                                    

Akşam saatlerinde Semra ve diğerleri birlikte otururken, zihinleri belirsizliklerle doluydu, kapının çalınmasıyla irkildiler.

''Ece olmalı diyen Duygu ayağa kalkmak üzereyken ondan önce davranan Semra kapıya yöneldi.  

Kapıyı açtığında Arslan'la karşı karşıya geldi. 

"İçeri girebilir miyim?" diye sordu Arslan, 

Semra'nın bakışlarıyla karşılaştığında sesi tereddütlüydü. "Sanırım bana verdiğin süre dolmak üzere.''

 Onaylayarak başını salladı ve kenara çekildi. Arslan'ın içeri girmesine izin verdi, gözleri onun yüzünde herhangi bir yalan belirtisi aradı. Ancak eşikten geçişini izlerken sözlerinde gerçek bir samimiyet hissetti ve içinde bir umut ışığının parladığını hissetti. Salonda ki kalabalığı görünce yavaşça koltuğa geçti. Arkasından gelen Semra'da yerine oturdu. Hepsi bir anda ona dikkat kesilmişti.

''Size doğrudan yardım etmeyeceğim ama ihtiyacınız olan bir şeyi gizli olarak vermek üzere vereceğim. Bu savaşı bizim içinde kazanmak zorundasınız.''

Semra ve diğerleri Arslan'ın sözlerini dinledikçe içlerine bir rahatlama geldi. Daha önceki şüphelerine rağmen onun yardım teklifini geri çeviremeyeceklerini biliyorlardı. Ortak düşmanlarıyla yüzleşmek için Arslan'la güçlerini birleştirirken, zorluklar karşısında hayatta kalmalarını güvence altına alma yolunda çok önemli bir adım attıklarını biliyorlardı.

''Umarım pişman olmam.''

''İnan bana olmayacaksın dedi Semra.''

''Bunu zaman gösterecek.''

''Bir kaç gün daha burada kalacağız. Bir planlama yapmak için bu daha doğru olur.''

''Ne kadar isterseniz.''

Dışarıda Sinanların onları bekleyeceğinden bahsetmek istemedi. Bunu tahmin etmesi zor değildi. 

Günler çeşitli aktivitelerle geçti. Sabahlar genellikle hikayelerin ve günün planlarının paylaşıldığı ortak kahvaltılarla başlardı. Semra ve Demet, Arslan ve ekibiyle sık sık strateji oluşturma oturumlarına katılarak savunmalarını güçlendirmenin ve birleşik topluluklarının güvenliğini sağlamanın yollarını tartıştılar. Bu arada Kevser ve diğerleri insanlara gündelik işlerde yardım ediyor, vakit öldürüyordu. 

Eren ve kendi toplumunun güvenliği konusunda hâlâ endişelenen Ece, teselliyi Orçun'la kurduğu yeni dostlukta buldu. Çoğu zaman atların bakımını yaparken ya da mahallede dolaşırken yapılan sohbetler, Huzur bulmasını ve endişelerinden uzaklaşmasını sağladı. Sinan ve topluluğunun oluşturduğu sürekli tehdide ve altta yatan gerilime rağmen, topluluk içindeki yaşam gerçek bağ ve dostluk anları sunuyordu. Ateşin etrafındaki akşam toplantıları, kahkahaların ve müziğin ertesi günün getirebileceği korkuları bir an için bastırdığı, sevilen bir ritüel haline geldi.  

 Bir kaç saat sonra Arslan'ın telsizi, gönderdiği devriye ekibinin geri bildirimde bulunmasıyla birlikte çalışmaya başladı. Rutin ama bir o kadar da önemli olan görevleri, civarın güvenliğini sağlamak ve hala güvende olduğundan emin olmaktı. Ekip, ıssız arazide ilerlerken birkaç zombiyle karşılaşmış ve onları yok etmişti; bu, onların verimliliğinin ve dünyalarının sert gerçekliğinin bir kanıtıydı. Arslan'ın dikkatini çeken, ekibin her zamanki devriye rotasının ötesinde keşfettiği şeydi. Topluluklarından kilometrelerce uzakta birkaç araç tespit ettiler. Ağaçların arasına saklanılmış ve terk edilmemiş araçlar. Etrafında ki silahlı kişileri görebiliyorlardı. Bir şey bekledikleri kesindi. Durumu öğrendiğinde adamların neyi beklediğini az çok tahmin eden Arslan soluğu Semra'nın yanında aldı. Kaldıkları yere girip salona geçtiğinde Ece hariç herkes tam kadro karşısındaydı. 

ÖLÜLERİN KIYAMETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin