1. can you hold my hand?

7.7K 411 588
                                    

Öncelikle hepinize merhabaa.

Uzun bir süredir aklımda vardı bunu yapmak. Fakat zamanım olmamıştı ya da başka şeyler.. Umarım beğenerek ve severek okursunuz. İlk bölümler olduğu için kalemimin gitgide daha çok gelişeceğini düşünüyorum öbür bölümlerde.

Aklınızda takılan her soru farklı bir bölümde cevap olarak karşınıza çıkacaktır diye düşünüyorum. Bazen koyduğum şarkıların çevirilerinde küçük işaretlerde olabiliir. Ama girip bakmazsanız bir şey kaybetmezsiniz. Yine de söylemek istedim.💘
Bu yüzden bunun bir sorun olacağını sakın düşünmeyin.

Karakterlerin her özelliğine kendi parçamdan ekledim.

Aynı zamanda da gerek mekan, gerek karakter olsun daha çok aklınızda kalması açısından her bölüm sonunda fotoğraf bırakacağım sizler için.

Ve düşüncelerinizi bana iletmekte her zaman serbestsiniz. Bu beni cidden çok mutlu eder. Sonuçta sizin düşünceleriniz ve okuduğunuzdan her zaman keyif almanızı isterim.

Beğeneceğinizi umuyorum, iyi okumalar! 💞

Şarkı: Lola Blanc - Don't Say Do










18 Temmuz

Yazın ortalarında oturduğumuz kaydırak derime bir lav misali yapışıyor, yüzümü tarifi olmayacak bir şekilde buruşturmama sebep oluyordu. Haliyle, altımdaki minik şortu ufak parmaklarımla çekiştirmiş, kaydırağın sıcak zeminine karşı kendimi savunmaya almıştım bir nevi. Derimde ki sıcaklık kendini soğuturken, karşımda benimle beraber oturan minik bedene bakmıştım. Bu kadar güzel olması, haksızlık gibiydi diğer çocuklara kıyasla. Bana göre değildi ama.

Bakışları gökyüzünde uçuşan kuşlara bakarak, derin nefesler alıyordu. O an belki sizlere kanıtlayamazdım ama, içinden, 'Keşke şu kuş olsam..' diye düşündüğüne emindim. Öyle bir bakıyordu ki, sanki uçan kendisiydi.

O kuşa bakarken, benim iri gözlerimse onun bedenindeydi. Belki, belki abartıyordum. Bilemiyordum. O bu kadar güzelken ve göz kamaştırıcıyken, bir masaldan çıkmış gibi duruyordu. Annemin anlattığı masallardan üstelik!

Sıcak bir rüzgar esmiş, ikimizin de yüzünü yalayıp geçmişti umursamazca. O esen rüzgara karşı gözlerini hafifçe kapatmış, sonrasında da kıkırdamıştı.

''Kook, hava gerçekten de çok güzel değil mi!''

Bir anda gözlerini heyecanla açmış, kaydırağın sıcak zeminin umursamayarak hareketlenerek gülmüştü. Sadece bir an için, gözlerimi çekememiştim ondan. Gerçekten, gerçekten çok güzeldi. Masallardaki prenseslerden bile daha güzeldi ve nedense ben ona bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi.

''Evet,'' Dedim gülümseyerek.

''Gerçekten de çok güzel Tae.''

Bu sefer kafasını yana doğru yatırmış, açık kahverengi tutamlarının hafiften aşağı doğru sarkmasını sağlamıştı. Mavi, elmas rengindeki gözlerini bana dikmiş, dudaklarını güzelce diliyle ıslatırken fısıldamıştı.

''Söz vereceğiz bugün.''

Kafamı sallamıştım dediğini onaylarcasına. Her zaman ve sonsuza dek beraber olacağımızın sözünü verecektik. Bu söz, asla ama asla çiğnenmeyecek bir sözdü. Bana göre öyleydi. Çünkü, ona kimseye vermediğim kadar çok değer veriyordum. O benim, en yakınımdı, dostumdu ve bazen bana anne ya da baba oluyordu. Böyle bir durumda, ondan, onun sözünden vazgeçemezdim ben. Her zaman benim yanımda olan birinin sözünü, acımasızca çiğneyemezdim.

Illimite | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin