Selam dostlarım, ellerinizi yıkadıysanız ve medyaya düştüyseniz okumaya başlayabilirsiniz
+1500 kelime bir bölüm ile geldim :]
Hikayede zaman konusunda sıkıntı yaşıyorum.. Günler birbirine girdi
O yüzden zaman hatası varsa görmezden gelin dwosşwjsşwsşajs
Hadi iyi okumalar 💕
Ayaklarımı sallandırdığım tezgaha tüm sırtımı vererek uzandığımda saat ikiyi geçiyordu.
Üstümde yanan cılız ışık haricinde her yer karanlığa boğulmuştu.
Tüm kapılar ve pencereler mecburen ardına kadar açıktı ama onlara baktığımda yalnızca büyük koca bir karanlık görüyordum. Ardında biri varsa bile, bunu bilemezdim.
Rüzgar ve yağmur camları sürekli zorladığı için kapatamıyorduk.
Yerler hâlâ suyla doluydu. Üstünde bir şeyler yüzen, karanlık ve kirli sularla. Ayağımı içine daldırmak istemediğim için tezgahta oturuyordum.
Magnus, Jane, Peter ve Maurice yukarı katta, yani evin kuru kalan tek kısmında uyuyorlardı.
Jane ve ben benim odamda kalıyorduk. Peter hiçbir şekilde memnun olmamasına rağmen Magnus'un odasında kalıyordu.
Maurice, Bay ben ne dersem o olur, babamın yatağında yatıyordu.
Ben ise, fıstık ezmeli ekmek yemek için aşağı inmiştim. Karnı açken uyuyabilen insanların bir tür komando olduklarına emindim.
Bir şeyler yiyip bir an önce yukarı çıkmak istiyordum, çünkü burası fazlasıyla korkutucu geliyordu.
Ekmeğimi ısırmak için oturur pozisyona geldiğimde, pencerede bir kıpırtı hissettim.
Ne olduğunu bilmiyordum, pencere açıktı ama ardı tamamen karanlıktı. Soğuk bir rüzgar esiyordu.
Belli belirsiz bir silüetle göz göze geldiğimi hissettiğimde, ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum.
Bir gölgeye benziyordu, ama canlı bir şey olduğuna emindim.
Beni görüyor muydu?
Ya da bu bir insan mıydı?
Muhtemelen öyle olmalıydı, çünkü uzun bir silüetti. Kafayı yiyip yemediğimi düşünürken yeniden bir kıpırtı hissettim.Pencerenin arkasında, bahçedeydi ama ses çıkarmıyordu. Tıpkı bir ağaç gibi duruyordu.
Gözleri olan bir ağaç gibi.
Elini camın kenarına koydu ve ona doğru gelen tek ışıkla dört parmağını gördüm.
Kıpırdayamıyordum, çünkü tezgahtan kalkarsam o da hareket ederdi.
Hızlıca bir şeyler yapmam gereken zamanlarda özellikle mıhlanıp kalıyordum.
Yalnızca dört parmağına bakarak onu izliyordum.
Bir süre öyle durduktan sonra elini ordan çekti ve ortadan kayboldu.
Hızlıca ortalıkta kalan şeyleri kaldırdım ve bir an önce toz olmak için kıpırdandığımda, bütün salonda yankılanan kapı gıcırtısını duydum.
Arka kapıyı burdan göremiyordum, arada buzdolabı vardı.
Ama aynı kişinin içeri girmiş olduğunu anladığımda yutkundum.
Camdan içeri bakıp bakmadığını bilmiyordum, beni görmemiş olmalıydı.
Yerdeki kirli su dalgalanmaya başladığında adım attığını anlamıştım. Sırtımı buzdolabına dayadım ve ayaklarımı kendime çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mute Boy | Peter Parker [Tamamlandı]
FanfictionPeter Patavatsız Parker. "İşaret diliyle konuşmak zor değil mi ?"