Geç yayınladığımı biliyorum ama internet yoktu ve ben tabletten ingilizce metnine bakıp Wordpad'de çevirmek zorunda kaldım. Ve müjde! 2 bölüm daha çevirdim. Soracağım birşey var. Sonraki bölümde elimde hazır, istiyorsanız yorum atın ve lütfen vote tuşundan vaz geçmeyin.
Multimedia: Blue ve Harry'nin bu bölümün ruh halini yansıtan bir gifleri.
- Blue -
Ve, o oradaydı.
"Harry!" derken gözleri parlıyordu. Kalabalık arasında ona el salladı ve sanki ben yokmuşum gibi kalabalığı yararak ona doğru yürümeye başladı. Kameraların bizim üstümüzde olduğunu hissedebiliyordum. Ortadaki gerilim göz ardı edilemeyecek kadar rahatsız ediciydi.
Harry "Merhaba Kendall." diyerek gülümsedi ve ona sarıldı.
"Blue." Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek bana bakıyordu. Muhtemelen de Harry, Kendall'ın benimle arkadaş olmasını istediğini düşünüyordu.
İçimdeki onu yumruklama dürtüsünü görmezden gelerek sahtece gülümsedim ve "Selam." diye mırıldandım. Eğer burada tek sahte olabileceğini sanan kişinin kendisi olduğunu sanıyorsa yanılıyordu. Birisinin sesli bir şekilde öksürdüğünü duyunca etrafıma bakındım. Noelle'nin beni işaret etmesiyle bir defa başımı salladım.
"Ee, pekala. Biraz da diğer çocuklarla takılmaya gidiyorum. Size iyi eğlenceler." dedikten sonra nefesimi verdim ve zıt yöne yürüdüm. Harry'nin adımı seslenmesiyle durdum.
"Evet?" diye sorarak arkama döndüğümde Kendall'ın onu sarmaladığını gördüm. Fazla yapışkan? Harry tamamen O'nundu. Onun bütün benden daha iyi olduğu düşüncesinden nefret ediyordum çünkü Harry onu altında tutuyordu.
"Görüşürüz." dedi ve idare edici ufak bir gülümseme yolladı. Dudaklarımı düz bir çizgi halinde tutarak ona hafifce gülümsedim. "Tabi."
Kendall "Gelde birşeyler içelim." dedikten sonra Harry'i sürükledi. Onlar zıt tarafa yürürken, bana döndü ve soğuk bir bakış gönderdi. Diğer çocuklarla takılmaya giderken ona bakmak istemiyordum bile.
One Direction'daki çocukların hepsinin 5SOS'la bir halka halinde konuştuklarını görünce gülümsedim. "Blue!" diye heyecanla bağırdı Hannah bana. Niall'ın yanına oturmuştu ve diğer yanını oturmam için bana ayırmıştı.
"Bu çocukların hepsi kendi halinde, çok şükür ki sen buradasın." dedikten sonra sırıtarak başını omzuma yasladı. Kıkırdayarak başını okşadım. Niall bana dönerek "Harry nerede?" diye sordu. Bunu yapacağını kesinlikle biliyordum. "Kendall." dedim kısaca.
"Yine seni bıraktı mı? Yemin ederim onu-"
"Hayır Liam. Onunla biraz eğlensin diye izin verdim yani buradayım."
Birazını biliyorlardı.. Tüm gece olacaklar planlanmıştı.
Harry bütün bunların oyun olduğunu fark ettiğinde ikimizinde rahatsız olacağını düşünüyordum. Sonra da Kendall’dan dilediğimden daha çok nefret edecekti ve herşey rayına oturacaktı. Evet. Ama sonra Harry benden nefret edecekti ve bir daha benimle takılmayacaktı yine. Bunun, bizim için kötü bir yol olduğunu iyi biliyordum.
“Doğruluk mu? Cesaretlik mi? oynayalım.” dedi Zayn ardından gülümseyerek. Yanındaki boş bira şişesini kaptı ve önümüzdeki masaya koydu. Hepimiz oynamayı kabul etmiştik. Dönen şişe Micheal’a gelene kadar izledik.
Luke’un gözleri irileşti. “Neden çok şanssızım?” diye sordu. Kıkırdayarak sahneyi izlerken dizlerimi göğsüme doğru çektim.
“Lucas, doğruluk mu yoksa cesaret mi?” dedi neşeli bir sesle Zayn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S I Hate You Türkçe Çeviri
Fanfiction''Harry.Bu gece gelir misin?'' ''Gelemem. Uyuyordum." dedi, biraz rahatsızca sabaha karşı 3'te aradığımdan dolayı. "Lütfen." Gözlerimi devirdim. Hattın diğer ucundan bir tepki bekledim. "Bu gece seks mi yapmak istiyorsun?" Gülümseyerek dudağımı ısır...