Boğazındaki baskı kalkmış, Kim Taehyung geri çekilirken attığı küçümseyi bakışlar arasından konuşmuştu.
"Sonunda anladın. Tebrikler. Şimdi buradaki herkes için hiçbir şey öğrenmemişsin gibi defolup gitmen gerekiyor."
Jin şaşkındı, çünkü sırrı açığa çıktığı halde hâlâ nasıl bu kadar kaba ve rahatsız edici olabilirdi?
Aslında düşününce böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Bu adam neydi, yarı insan yarı kurt? Böyle bir şey var mıydı?
Ayrıca bu kahverengi kurtun da bir insan olduğu anlamına mı geliyordu? Bu konuştuğunda neden onu anladığını açıklıyordu.
Jin'in birçok sorusu vardı, zihni sahip olduğu tüm bu bilgiler arasında yüzüyordu.
Kim Taehyung, bir saniyeliğine bile, sadece uzaklaşıp hiç şey olmamış gibi davranacağını nasıl düşünebilirdi?
"Bunları unutmamı bekleyemezsin," diye fısıldadı Jin, hâlâ kırılmaması için sesine tam güvenmiyordu.
Adam kaşlarını alaycı bir şekilde eğdi ve sonra Jin'in bedeni iki eliyle arkasındaki tahtaya yerleştirirken homurdandı.
"Oh, aynen bunu yapacaksın. Çünkü birisine bundan bahsedersen eli olduğunu düşünecektir. Ayrıca, herhangi bir fikir alıp başka insanları buraya getirmeyi düşünmezsen iyi olur çünkü bunu yaptığın zaman sana, ailene ve arkadaşlarına geleceğime dair söz verebilirim."
Kim Taehyung'un bakışları delici ve tiksinti ile doluydu.
Jin kaşlarını çattı, sonunda sesini bulabilmişti.
"Arkadaşlarıma veya aileme yaklaşmaya cesaret etme. Yarı kurt olabilirsin ya da her neyse, ama yenilmezmişsin gibi davranamazsın."
Jin, kendine olan güveni ve sesindeki düşük, tehdit edici tonla şaşkına döndü. Ancak yine de ailesi ve arkadaşları onun için en değerli insanlardı ve kimse, korkutucu bir piç bile onlarla kendisini korkutamazdı.
Kim Taehyung'un ifadesi tekrar yüzüne doğru eğilirken sesi sertleşti.
"Hayır ama bazı insanlardan daha dirençliyim. Sonuçta sizler sadece ayaklarınızın üzerinden dururken bile incinirsiniz. Sana bak, çok kolay yaralandın."
Kim Taehyung, amacını göstermek için, incinmiş bileğinin hemen üstünde kolunu tuttu ve montonu yukarı doğru çekip, incinmesinden bu yana birkaç gün geçtikten sonra bile hâlâ görülen şişliği ve çürüğü ortaya çıkardı.
Jin şu anda sırıtan Kim Taehyung'a baktı. Kolunu çekip onu kendisinden uzağa iterken söylediği şeylerde haklı olduğu için hayalkırıklığına uğramıştı.
O, boynunun arkasından tutup kendisini geri çekene kadar dar ara geçitten çıkmak üzereydi.
"Ne-!"
Aynı anda ağzının üzerine bir el ile karanlığın derinliklerine çekilirken ses çıkarmasını engellemişti.
Kim Taehyung, sonunda, evlerden birinin arkasında durmak için ara yerden oraya doğru manevra yaparken sıcak nefesi kulağını gıdıklıyordu.
Jin, sırtının onun sert gövdesine temas etmesini ve ağzının üzerindeki büyük avuç içi ile göğsünün diğer kolu tarafından bastırılmışken, Kim Taehyung evin arkasına yaslandı ve köşeden pasajın içine doğru bakarken onun hareket etmesini engelliyordu.
"Kahretsin," Kim Taehyung muhtemelen bir şey gördüğü için küfrediyordu ama Jin umursamadı, çünkü sadece ayrılmak istiyordu.
İnsancıl olmaktan bıkmıştı, bu yüzden hemen arkasındaki pisliğin midesini dirseklemeye çalıştı ancak önkolunda güçlü bir kavrama ile engellendi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
without me. ✓
Fanfiction[tamamlandı] Güney Kore'nin yeşil çay başkenti olarak bilinen Boseong ilçesi, her zaman huzurlu ve sakin bir yerdi. Yaşıtlarının çoğunun sıkıcı olmasından dolayı yakındığı ilçede Jin, endişelenmeden yaşamayı seviyordu. Ancak, dağın tepesindeki orman...