Sarı saçlı olan kesinlikle ondan daha uzundu ve küçük gözleri ile yanaklarındaki derin gamzeler hâlâ mevcut ve dolgun dudakları eskisi gibiydi.
Çoğunlukla koyu kıyafetler giymiş arkadaşlarının aksine o tulum, altına sarı bir gömlek ve tatlı bir çorap giymişti. Burnunda ise yuvarlak bir gözlük vardı.
Jin'in ağzı şaşkınlıkla açıldı, ayakları kendi kendine hareket etmeye başladığında kalbi göğsüne batıyordu. Bakışları elindeki telefonla uğraşan sarı saçlı kişideydi.
"Gitme. Sen benim en iyi arkadaşımsın," dedi Jin en iyi arkadaşının kolunu tutarak.
"Sen de benim en iyi arkadaşımsın. Ama gitmek zorundayım," dedi siyah saçlı çocuk aynı zamanda gözyaşları tombul yanaklarından aşağı akıyordu
"A-ama neden?" Diye sordu Jin, anlamadan.
"Annem ve babam buradan daha uygun bir yere gitmemiz gerektiğini söyledi," dedi arkadaşı, burnunu sürekli çektiği için sesi pürüzlü geliyordu.
"Ama buradan daha iyi bir yer yok!" diye bağırdı Jin ve küçük arkadaşının kolunu hâlâ bırakmamıştı.
"Biliyorum ama..."
Jin, en iyi arkadaşının neden kendisine acı ve rahatsızlıkla baktığını merak etti.
"Tatlım, gitme zamanı," diye seslendi arabadan uzun boylu bir kadın.
"Hayır..." diye fısıldadı Jin, arkadaşını bırakmaya hazır değildi.
"G-geliyorum anne," diye bağırdı siyah saçlı arkadaşı, Jin'e dikkatle bakmadan önce.
"Sanırım bu artık hoşçakal deme vakti," diye ekledi sessiz bir sesle, ama Jin öfkeyle başını salladı.
"Hayır. Gidemezsin. Buna izin vermeyeceğim, "dedi Jin inatla, küçük parmakları çocuğun bileğine sıkıca sarılmıştı.
"Jin, lütfen. Birbirimizi tekrar göreceğiz " diyen arkadaşı ona yalvaran bakışlar atıyordu.
"Ne zaman?" Jin bilmek istiyordu.
"Büyüdüğümüzde, seni arayacağım. Bu bir söz," dedi çocuk, serçe parmağını havaya kaldırırken.
Jin, arkadaşına ciddiyetle bakarak dudaklarını birbirine sıkıca bastırdı.
Ve kendisi de küçük, serçe parmağını kaldırıp söz verdi.
Son bir kucaklamadan sonra ayrıldılar ve Jin'in en iyi çocukluk arkadaşına dair sahip olduğu son görüntü, yuvarlak bir yüzdü. Yanaklarındaki derin çukurları ortaya çıkaran bir gülümseme ve arabaya binerken kendisine göz kırpmasıydı. Sadece gülümsemiyordu aynı zamanda gözyaşları yanakları çoktan ıslatıyordu.
Babası küçük omzunun üzerine solunu atıp yanına çömeldi.
"İyi misin evlat?" Nazik bir sesle sormuştu babası.
"Pek değil," diye itiraf etti Jin, sesi ağladığı için kalın çıkıyordu..
"O daha iyi olacak. Bundan sonra daha mutlu bir hayat sürecek belki de." dedi.
"Neden? Bütün arkadaşları burada. Ben buradayım," diye ısrar etti Jin, kızgın hissedemiyordu.
Babası ona baktı ve "Sorun sen değilsin. Ancak, çoğu insan kendisinden farklı olan kişilerden hoşlanmaz. Büyüdüğünde bunu anlayacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
without me. ✓
Fanfiction[tamamlandı] Güney Kore'nin yeşil çay başkenti olarak bilinen Boseong ilçesi, her zaman huzurlu ve sakin bir yerdi. Yaşıtlarının çoğunun sıkıcı olmasından dolayı yakındığı ilçede Jin, endişelenmeden yaşamayı seviyordu. Ancak, dağın tepesindeki orman...