Yazmaya nasıl başladınız?
İlkokuldan beri hep kompozisyon ve kısa hikayeler yazmaktan keyif aldım. On birinci sınıfta çok kitap okumaya başladığım sıralarda, içimde yükselen kendi dünyamı yaratma hissine engel olamadım. Çok okumaktan olsa gerek, insan yazmaya da başlıyor. On birinci sınıfta ilk kitabım olan Benzersiz'i yazmaya başladım. On ikinci sınıfta, sınavlardan hemen birkaç ay önce, Aytaşı'nın temellerini attım ve çok geçmeden onu yayıma sürdüm.
En çok hangi yaş grubunun sizi takip etmesi hoşunuza gidiyor?
Herkese hitap edecek bir roman yazmak istedim. Bu yüzden her yaştan okuyucum olmasını seviyorum.
Okumak mı yazmak mı?
İkisinin de birbirini tamamlayan aktiviteler olduğunu düşünüyorum. Yazmanın okuma, okumanın da yazma olmadan var olabileceğini düşünmüyorum. Aytaşı'nı yazarken bir yazarın gözünden yazıyorum. Fakat aradan zaman geçip, yazdıklarım aklımda o kadar taze olmadığında, onu bir okur gibi okumak benim için ayrı zevke sahip.
Kitaplarınızda kendinizden soyutlanmış karakterleri mi yoksa sizi yansıtan karakterleri mi anlatmak daha güzel geliyor?
Bir kitaptaki hepsi olmasa da çoğu karakterin yazarından izler taşıdığına inanıyorum. Sonuçta o karakterler zihnimizden sayfalara dökülüyor ve karakter gelişim serüvenlerini şekillendiren de bizleriz. Bazen yazar karakterden öğreniyor, bazen de karakter yazardan. Kısacası yazarla tümüyle bağdaştırılamamakla beraber, yazardan tamamen farklı da değiller.
Hikayelerinizin sizi yansıtması hoşunuza gider mi?
Bu nasıl bir hikaye olduğuna göre değişir. Ama şunu söyleyebilirim ki, mesela Aytaşı'ndaki bir karakter hareketiyle okuyucudan takdir aldığında hoşuma gidiyor ve gururlanıyorum. Aynı şekilde okuyucular tarafından azar işiten bir karakter olduğunda bende kendimi bir miktar kötü hissediyorum. Garip olduğunun farkındayım. Ama yazmak böyle bir şey işte.
Yazdığınız hikayeleriniz arasında sizi en etkileyen karakter hangisi?
Sanırım en çok etkilendiğim karakter Benzersiz adlı kitabımdaki Katie. Pek çok genç lise hayatlarında dünyaya daha karanlık bir pencereden bakıyor ve depresyonun kıyısında davranışlar sergiliyor. Bu yüzden Katie bana bir miktar, ergenliğin bir insanın üstüne çöken ağırlığını hatırlatıyor. Aytaşı'nın Calliah'sına gelirsek, Callie daha olgun bir karakter. Hayatı boyunca yaşadığı zorluklar onu şu anda olduğu kişiye dönüştürdü. Ve bu kişi başkalarının, sevdiklerinin iyiliği için nelerden vazgeçmesi gerektiğinin farkında. Calliah fedakar, sorumluluk almayı bilen, kendinden emin ve sevdikleri için her şeyi yapabilecek güçlü bir karakter. Bu nedenle onu seviyorum.
Anlatmaktan çok hoşlandığınız şehir hangisidir? Hangi yönü sizi etkiliyor?
Bu soruya New York olarak yanıt vereceğim. Küçüklüğümden beri hayallerimin şehridir. O yüzden Aytaşı da NY yakınlarında bir adada geçiyor. O yüksek binaları, gece ışıklarının karanlıkla milyonlarca yıldız gibi parlaması, nefes kesen manzarası... Bir gün orada yaşamayı gerçekten çok isterim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemden Çıkan Hayatlar
Документальная прозаKalemden Çıkan Hayatlar... Her kalemin yaşantısı farklı. Güçlü kalemlerden çıkan hayatlar daha da farklı... Sürükleyici serüvenler, ağlatan sahneler, kahkahaya boğan diyaloglar peki ya bu kitapların yaratıcıları... Kalemden Çıkan Hayatlar adı ilk ol...