Dişlerimi sinirle sıktım.
Ayağa kalkmaya çalışırken tekrar düştüm. Eylül arkamdan kıs kıs gülerken onu takmayıp giriş kapısına tutunarak ayağa kalktım. Ani bir girişimle kendimi ileriye ittirirken kaymamla kısa süreli bir gülümseme kaplamıştı yüzümü.
Fakat saniyesinde yere düşmem ile daha fazla dayanamayıp hala yüz yüze bakan Poyraz ile sarı çiyana emekleyerek ilerledim.
"Yatak odası mı burası şerefsizler, ayrılın birbirinizden" diye sinirle bağırırken Poyraz'ın gözleri bana dönmüştü.
Hemen kendini yan tarafa atarken benim gözlerim kızın üzerindeydi. Çünkü şuan o kız Poyraz'ı yiyecekmiş gibi bakıyordu ve bilerek düştüğünü anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.
Kıza yaklaşıp elimi saçlarıma dolayacakken belimden tutulmuş ve geri çekilmiştim. O sırada elim açılıp kapanmış ve mutsuzca kızdan uzaklaşmayı seyretmiştim.
Belimde ki eller çekildiğinde bu kişinin Poyraz olduğunu gördüğümde anlık bir kalp krizi geçirmiş gibi oldum.
Birkaç saniye yüzüne baktım ve gülümsedim. "Selamün aleyküm" dedikten sonra boğazımı temizledim. "Benim küçük bir işim var, onu halledeyim sonrasına bakarız" dediğim an tekrar hızla o kıza doğru emekleyerek ilerlemeye başladım.
Şuan rezil bir durumda olabilirdim ama bu kızı yolmadan bırakamayacaktım.
Aslında şuan o da sinirle bana bakıyordu ve kavga ister gibi bir hali vardı.
Allah kudret vermiş gibi hızla ayağa kalkıp kızın üzerine atlarken kız çığlık atıp eliyle saçlarımı tuttu. Eylül de o sıra "Bismillah" derken Usain Bolt misali hızla yanımızdan kayıp geçerek duvara çarptı ve yere kapaklandı.
Bense kızın saçlarını tutup ağzına sokmaya çalışırken diğer öğrenciler etrafımıza toparlanmış ve yere çökmüş bizi izliyorlardı.
Tekrar belimden çekilip geriye savrulurken adete yerde Mevlana gibi dönerek başka bir tarafa sürükleniyordum. Kavganın bittiğini anlayan aptal öğrenciler çil yavrusu gibi dağılıp eğlencelerine devam ederken ben durmuş ve yerde bağdaş kuruyordum. Bir yerim donuyordu ama şuan psikolojik baskı ile sarı çiyanın yanında olan manitamın yanına gelmesini sağlıyordum.
Bakışlarımı fark etmiş olacak ki kıza bile bakmadan yanıma gelirken ani bir duygusallıkla gülümsedim.
Ben bu çocuğu yerim.
Ellerini uzatırken dizlerimin üzerine kalkıp ellerinden destek alarak doğruldum. Düşmemek için Poyraz'ın omuzlarından tutarken o da ellerini bel boşluğuma koymuş bana bakıyordu.
"Aleyküm selam" dediğinde gülümsedim.
Bir şey demek için ağzımı açmış fakat sonrasında diyecek bir şey bulamadığım için geri kapatmıştım.
Ne konuşacaktık?
"Kaymayı biliyor musun?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.
Gülümsedi. "Ben biliyorum"
"Biliyorum"
"Neyi?"
Birkaç saniye durdum. Yüzüne öylece bakarken hemen yanımızdan gelen gürültüyle irkilirken gözlerimi yan tarafıma çevirdim.
Eylül duvara çarpmış ve yere sırt üstü düşmüştü.
Gülmemek için dudaklarımı dişlerkem Eylül "Pardon, ben yokmuşum gibi devam edin" diyip gözleri bizdeyken geriye emekleyerek gitmeye başladı.
Bu haline zoraki bir şekilde gülümseyip Poyraz'a döndüm. O zaten bana bakıyordu.
"Kaymayı biliyor musun?" diye sordu.
"Hayır"
"Öğreteyim mi sana?"
"Belki düşerim ve bir yerlerimi kırarım, bu sorumluluğu göze alabilir musun?"
Kulağıma doğru yaklaştı. "Bende seninle birlikte düşerim, olmaz mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırçın Civciv | Texting
Teen Fiction[Tamamlandı] Manita: Üzülme ama, Manita: Benim tek civcivim var ve o sen değilsin. Manita: Ve hiçbir zaman olmayacaksın. [27.04.20] [23.05.20]