Okul çıkışı sevgilisini bekleyen işsiz, güçsüz keko tarzı abazalar gibi Poyraz'ın okulunun kapısında beklerken Eylül 'ben bu kızla arkadaş değilim' dermiş gibi benden iki metre uzaktaydı.
Yere çöktüğüm ve dizlerime koyduğum kollarım ile etrafı süzerken "Keşke bir tane Şahinimiz olsaydı" dedim kendi kendime. Devam ettim. "Yada bir Tofaş"
Eylül benden umudu kesmiş gibi kafasını iki yana sallarken ağrıyan belimle doğruldum.
Eylül ile bugün lunaparka gitmeye karar vermiştik ve bunun için de para gerekliydi. Evde annem olmadığı için babamdan istemek zorunda kalmıştım ve o da okul çıkışı beklememi istemişti.
Zil çaldığında sevinçle ellerimi birbirine vururken kapıdan çıkan babamla hızla yanına gittim.
"Canım babacım, sonunda. Hadi verde gidelim artık" dediğimde babam gözlerini devirip kenara geçti.
"Sizi benim bırakamamı ister misiniz?" diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Teşekür ederim baba, biz gideriz" diye cevap verdiğimde cüzdanından iki yüz lira ile kredi kartını çıkardı.
Bana uzatırken şaşkınlıkla babama bakıyordum. "Sen ciddi misin?"
"Al hadi şunu evlatlık"
Ellerimi sevinçle çırpıp parayı ve kredi kartını alırken babamın yanağına bir öpücük kondurdum. "Seviyom seni biyolojik olmayan babam"
Kafasını iki yana salladı ve gitmeden "Belaya bulaşma yoksa seni çöp kutusuna atarım" diyerek gitmişti.
Eylül yanıma gelirken kıkırdadım. "Ablan zengin bebeğim"
Parayı ve kredi kartını cüzdanıma koyup onu da çantama koyarken "Hadi gidelim" dedi Eylül.
Yürümeye başlarken telefonuma gelen mesaj sesiyle cebimden telefonumu çıkardım.
Mesajın Poyraz'dan olduğunu gördüğümde gülümseyerek mesajı açtım.
Manita: Bir yere mi gidiyorsunuz?
Arkamı hızla döndüğümde Poyrazı görmemle gülümsemem bir oldu. Adımlarım durmuşken Poyraz ve o barda olan iki kişi de yanımızda durmuştu.
O öpücük olayından üç gün geçmişti ve biz sadece bir kere konuşmuştuk. Şimdi, unutmuş gibiydi sanki.
"Lunaparka gidiyoruz" dedim ve hiç düşünmeden devam ettim. "Sizde gelsenize"
"Ben bunlarla siksen bir yere gitmem" diyen o esmer çocukla kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Gelme o zaman" diyen Eylül'e kısa bir bakış atıp tekrar ona çevirdim bakışlarımı.
"Neden?"
Çatık kaşlarıyla Eylül'e bakarken eliyle yüzünü gösterdi. "Morluklar hala duruyor, sizin yüzünüzden karakola düştük. Bir bela daha almak istemiyorum başıma"
Dudaklarımı büzerek diğer çocuğa baktığımda bu karakolda yerde uyuyan çocuktu. Sarı saçları ve mavi gözleri ile tatlı duruyordu.
"Sen?" diye sorduğumda güldü.
"Eğlence varsa tabiki de gelirim kız hırçın civciv"
Gülümsedim.
Poyraz anlamadığım bir şekilde sarışın çocuğa kısa bir bakış atarken Poyraz'a döndüm.
"Belaya bulaşacak mıyız?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.
"Sadece eğlence için"
Poyraz yanında ki esmer çocuğun kolunu omzuna attı. "Gidelim Atlas, biraz eğleniriz"
Adı Atlas'tı demek.
"Oğlum yok siz gidin, hem çocuk muyuz biz lunaparka gidelim" demesinin ardından Eylül sıkılmışcasına derin bir nefes verdi.
"Aman gelmezsen gelme, ne inat yaptın"
Birkaç saniye herkes sessiz kalmışken ben sırıtarak Eylül'e baktım.
Tamam, ben bunları kesin yapardım.
Poyrazla ben, benim kankamla Poyraz'ın kankası.
Mükemmel bir şey olurdu.
Sonra çocuklarımız sevgili olduktan sonra torunlarımız da birbirleriyle sevgili olurdu. Ebelerine kadar birbirleriyle sevgili olurdu.
Harika bir hayal.
"Atlas" dediğimde bakışları bana döndü. "Gel ya, ne olacak?" diyip masum bir şekilde gülümsedim. "Bela olmayacak"
Kaşlarını havaya kaldırdı.
"Bela olmayacak" diyerek cümlemi tekrar ettiğinde kafamı olumlu anlamda salladım.
Niye bir bela çıksındı ki canım!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırçın Civciv | Texting
Teen Fiction[Tamamlandı] Manita: Üzülme ama, Manita: Benim tek civcivim var ve o sen değilsin. Manita: Ve hiçbir zaman olmayacaksın. [27.04.20] [23.05.20]