Sevgilim: Hatun, dışarı çıksana bir.
Beril: Hatun?
Beril: Sen sevgili olduktan sonra çok değiştin Poyraz, aldatıyorsun değil mi beni?
Sevgilim: Tövbe, ne alaka kızım?
Beril: Hatun dedin.
Sevgilim: Eee?
Beril: Bilmemezlikten geliyorsun Poyraz, biliyorum ben.
Beril: O Ayda ile aldatıyorsun de mi beni? Pislik kepaze herif seni.
Sevgilim: Güzelim, sakin olur musun bir?
Beril: Tabiki olurum.
Beril: Ehe.
Beril: Güzelin miyim gerçekten?
Sevgilim: Hatunum ve güzelimsin.
Beril: Başladık yine.
Sevgilim: Lan konuyu dağatan sensin, çık dışarı. Sizin bahçedeyim.
Beril: Niyeh?
Sevgilim: Beril, sana şuradan bir koyarım.
Beril: Eee?
Sevgilim: Sonra kabustan uyanırım.
Sevgilim: Kıyar mıyım lan ben sana hiç? Civcivim benim.
Beril: Yayayayayaya.
Sevgilim: Şımarma, in aşağı.
Beril: Salak.
Gözlerimi devirip telefonu kapattım ve yatağımın üzerine attım. Ayağa kalkıp kısa bir an körlük yaşadıktan sonra odamdan çıktım.
Sabah daha dokuzdu ve bugün cumartesiydi.
Üzerimde pijamalar vardı ve ben bunları değiştirmeye çok üşeniyordum. Ayakkabılarımı giyip öylece bahçeye indim. Rüzgardan uçuşan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp bahçeye girdim.
Poyraz'ı gördüğümde gülümsedim. Bu çocuğu her gördüğümde gülümsemeden duramıyordum. Büyü falan mı yapmıştı acaba bana?
Yanına ilerlediğim sıra onunda gözleri bendeydi. Uyuşuk adımlarla yürümeye devam ederken yerlerde gezinen bir şey ile duraksarken gözlerimi çimenlere çevirdim fakat bir şey yoktu. Kaşlarımı çatıp gözlerimi Poyraz'a çevirdiğim sıra arkamdan duyduğum 'cik' sesi ile hızla döndüm.
Yere çevirdiğim bakışlarım, küçük sipsiyah bir civcivde son bulurken şaşkınlıkla civcive bakakaldım.
Poyraz'a dönmeden "Bana civciv mı aldın?" dedim sevinçten titreyen sesimle. Hiç civcivim olmamıştı ve şimdi sevgilim tarafından bana hediye edilen bir civciv olması ona aşkımı daha da depreştirmişti.
"İkinizde aynısınız, hırçın."
Dolu gözlerimi ayağımın dibindeki civcivdeydi. Eğilip avucuma minik civcivi yerleştirdiğimde "Gel bakalım." diyerek doğruldum tekrar. Ardından Poyraz'a doğru ilerledim ve dudağına ufak bir buse kondurdum.
"Teşekkür ederim, sevgilim." derken civciv avucumdan göğsüme doğru tırmandığında gülümseyerek ona baktım. "Bu çok güzel."
"Senin kadar değil." dedi Poyraz derin bir nefes alıp. "Hiçbir şey senden daha güzel değil."
"Ağlayacağım ama."
"Ağlarsan seni boğarım."
Burnumu çektim. Ben civcivin siyah yumuşak tüylerini okşarken Poyraz yüzüme doğru yaklaştı ve alnını alnıma yasladı. "Kendini bana bağımlı yaptın, biliyorsun değil mi civcivim?"
"Bu kötü bir şey mi?"
"Hayatımda ki en iyi bağımlılık bu olsa gerek."
Poyraz'ın bu cümlesine karşın ne diyeceğimi bilemezken farklı sesler duyulmuştu.
"Dayanamıyorum, ağlayacağım."
"Çekirdek var mı Musti?"
"Bunlar niye sabahın köründe cilveleşiyorlar?"
"Yeni nesil böyle Musti amca? Edep kalmamış püü."
"Birde romantik romantik konuşuyorlar, evlendiklerinde birbirlerini yerler bunlar."
"Antilop mu o?"
"Hayatında hiç antilop gördün mü?"
"Yok."
Poyraz ile bakanlarımız arka tarafımızda konuşan kişilere döndüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım.
Annem, babam, Eylül, Atlas, Kuzey bizim duymadığımızı ve görmediğimizi sanarak ince bir ağacın arkasında konuşurlarken güldüm. Kuzey de bana katılırken civcivimin ciklemesiyle aynı anda gülüp aynı anda ağlıyordum.
Mutluluk bu olmalıydı sanırım.
***
Boş bir bölüm oldu gibi ama nedense yazmak istedim. Belki istenilirse birkaç özel bölüm daha yazabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırçın Civciv | Texting
Teen Fiction[Tamamlandı] Manita: Üzülme ama, Manita: Benim tek civcivim var ve o sen değilsin. Manita: Ve hiçbir zaman olmayacaksın. [27.04.20] [23.05.20]