lana del rey-summertime sadness 🎶
__yaşamak neydi sizce? acılara katlanmak mı yoksa mutlu olmak mı? hayal kurmak mı yoksa kendi karanlığında kaybolmak mı? aslına bakarsanız yaşamak demek her şey demek. acılara katlandıktan sonra mutluğa kavuşmak demekti. kendi karanlığında kaybolurken gülümsetecek hayaller kurmak demekti. yaşamak, hissetmek demekti...sevgiyi ve nefreti. acıyı ve mutluluğu, hissetmek demekti.
tıpkı genç oğlanın yaptığı gibi. sevgiyi de hissetti nefreti de. fakat bütün bunların hayatına yön verdiğini biliyordu chittaphon.
yazın her gelişinde sıkılmadan dinlediği şarkıyı dinliyordu. sesini biraz daha açtı ve berrak gökyüzüne baktı. derin bir nefes aldı ve tenine işleyen güneşi eli ile engelledi. ardından gözlerini kapattı.
tuhaf duygular içerisindeydi sanki her an ağlayacakmış gibi hissediyordu. burada yalnızdı. bu gerçek içindeki burukluğun artmasına neden oluyordu.
güneşin sıcaklığı birden kesildiğinde gözlerini araladı. karşısında gülümseyen bedene baktı ve gülümsedi. dahyun yanına oturduğunda kulaklığı çıkardı. "n'aber?"
"iyi. senden?"
"ben bugün fazlasıyla enerjiğim sanırım. bu arada!" genç kız heyecanla bağırdığında kendisine bakan bedelerden özür diledi ve bütün vücudu ile chittaphon'a döndü. "küçük bir proje verilecekmiş eğer istersen birlikte yapabiliriz. ne dersin?"
chittaphon kendisine parıldayan gözlerle bakan gözlere baktı bir süre. aslında bu iyi bir fikirdi. çünkü burada birilerini tanıdığı söylememezdi. "olur derim" dedi ve gülümsedi. genç kızın güzel gülümsesi yüzüne yayılırken ayaklandı.
"kalk hadi kütüphaneye gidelim" chittaphon oturduğu yerden kalktı ve dahyun ile birlikte kütüphaneye doğru adımlamaya başladı. gidene kadar da dahyun aklındaki çılgınca fikirleri sunmuştu.
oldukça büyük olan kütüphaneye girdiklerinde chittaphon etrafına bakındı. tahmin ettiğinden daha temiz ve genişti. kitap kokusunu ciğerlerine doldurdu ve gülümsedi. kitaplarla olmayı seviyordu.
"sen bir masaya otur ben geliyorum" dahyun gülümseyip gittiğinde camın kenarındaki bir masaya oturdu. dahyun'a merakla bakarken biri ile konuştuğunu gördü. sevgilisidir diye düşündü fakat o çocuktan gözlerini alamıyordu. kafasını iki yana salladı ve cama döndü.
"üzgünüm"
"sorun değil" chittaphon gülümsediğinda dahyun çantasından defterini çıkardı. fakat chittaphon sürekli birkaç masa ileride oturan gence bakıyordu. bunu engellemek istese de içindeki onu izleme isteğini bastıramıyordu. kafasını eğdi ve gözlerini sıkıca kapattı. midesinde hissettiği kasılmalara anlam veremiyordu.
"iyi misin?" duyduğu ses ile gözlerini araladı ve karşısınakine bakıp gülümsedi. "iyiyim" dedi. dahyun bir şeyler anlatmaya başladığına chittaphon'un bakışları sürekli olarak kahverengi saçlı çocuğa kayıyordu.
kalbi tarif edilemez şekilde hızlı atıyordu. bedeninin titrediğini hissediyor bayılacak gibi oluyordu. bedeni sanki alev almış gibiydi fakat üşüyordu, elleri üşüyordu.
buz kesilen ellerini yanaklarına koydu. bunların tek bir açıklaması vardı fakat buna şimdiden inanmak istemiyordu. aşk ona çok uzaktı. bir nefes kadar yakınında olduğunu bildiği halde böyle düşünüyordu.
dahyun chittaphon'un bu hallerini anlamlamdırmaya çalışırken baktığı yere baktı yavaşça. gözleri şaşkınlıkla aralanırken önüne döndü. gülümsemesini engellemeye çalıştı ve boğazını temizledi.
"iyi olduğuna emin misin ten?" chittaphon duyduğu cümle ile kendine geldi ve kafasını olumlu anlamda salladı. "iyiyim"
"bir yerlere dalıp gidiyorsun sürekli. eğer iyi değilsen yarın yapabiliriz"
"ah hayır dahyun sadece bir anlığına dalmışım"
"peki" genç kız deftere yazdıklarını chittaphon'a göstermek için uzattığında bakışlarının hala orada olduğunu gördü. kıkırdadığında chittaphon önüne döndü ve dahyun'un yazdıklarına baktı.
yaklaşık üç saatin sonuna yaklaşıyorlardı. chittaphon elindeki kalemi bıraktı ve yazı yazmaktan ağrıyan parmaklarına masaj yapmaya başladı. dahyun topuzunu düzeltti usulca. bu kadar uğraşmalarının karşılığını alacaklarını biliyorlardı.
chittaphon uzun siyah saçlarının gözüne gelen tutamlarını eliyle geriye attı ve siyah çerçeveli gözlüğünü çıkardı. "iyi iş çıkaracağız gibi" chittaphon cevaben gülümsediğinde bakışları yine o masaya kaydı. hala orada oturuyordu ve hala aynı kitabı okuyordu. bu kitap 'bilinmeyen bir kadının mektubu' gibi ince bir kitapken...
-
nasıl oldu bilmiyorum ama seveceğinizi umuyorum. olaylar çok yavaş gelişiyor gibi geldi bana ama bilemedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
singularity -taeten
Fanfictiongenç oğlan elindeki notu dikkatle okudu, 'eskiden bir inanışa göre benleriniz, önceki hayatınızda en çok öpüldüğünüz yerleri gösterir' •Lee Taeyong x Ten Lee |10.05.20 |20.05.20 ©chxsewonu