09

221 31 10
                                    

ikili sessizce nehiri izlemeye devam ediyordu. beş dakikalık bu sessizlik chittaphon için ölüm niteliğindeydi. açıkçası taeyong'u dinlemeyi tercih ederdi.

genç oğlan bakışlarını gözlerini kapatmış olan gence çevirdi. mükemmel yüzü incelemeye başladığında yakından daha da güzel olduğuna kanaat etti. taeyong, tam anlamıyla bir eserdi. elleri, yüzü, vücudu ve hatta benleriyle.

chittaphon'un bakışları her zaman olduğu gibi küçük bene kaydığında gülümsedi. sevmek, sevmek gerçekten güzel bir duyguydu, seviliyorsan eğer.

kahverengi saçlı olan gözlerini araladığında hızla nehire baktı chittaphon. kalbi hızla atmaya devam ederken yutkundu ve ayaklanan bedene döndü. "gidelim mi?"

"olur" chittaphon kendisine uzatılan eli tuttu ve oturduğu yerden kalktı. bisikletine bindi ve taeyong'un peşinden sürmeye başladı.

bisikletleri teslim eden ikili küçük bir vedalaşma için karşı karşıya geçmişlerdi. ikisi de ne diyeceğini bilmezken chittaphon gülümsedi. "bugün için teşekkür ederim hyung" taeyong duyduğu kelime ile kaşlarını çattı. "hyung mu? bana öyle hitap etme chittaphon, kendimi yaşlı hissediyorum"

ikili kıkırdadığında chittaphon konuştu. "pekala, o zaman bugün için teşekkür ederim taeyong. yarın kaçta başlayacağız derse?"

"her zaman yaptığın gibi kütüphaneye gelirsen eğer derse başlayabiliriz"

"pekala. anlaştık"

"anlaştık" taeyong göz kırptığında genç oğlan yaşamak için bir sebebi kalmamış gibi hissediyordu. ona bu kadar yakın olmak hatta ve hatta onun kendisine böyle gülümsemesi kalbini fazlasıyla hızlandırıyordu.

"yarın görüşürüz chittaphon"

"görüşürüz taeyong" kahverengi saçlı olan gülümseyip oradan uzaklaşırken chittaphon yavaşça yurda doğru adımladı.

sıcak bir duşun ardından yatağına uzanmış ve tavana bakıyordu. yüzünden düşmeyen gülümsemesi ile gözlerini kapattı.

'zihnime kazınan jestleri adeta ibadet ediyormuş, kutsal bir vaatte bulunuyormuş gibiydi'

. . .

chittaphon hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerliyordu. bugün taeyong'dan özel ders alacaktı. açıkçası onun eşsiz sesinin kendisini sarhoş edeceğini ve derse odaklanamayacağını biliyordu.

sırasına oturduğunda dahyun siyah saçlı gence baktı ve göz kırptı. bir de ikisinin kardeş olduğu gerçeği vardı tabi. bunu nasıl anlamamıştı? sınıfa giren hoca ile bunların hepsini bir kenara bıraktı.

oldukça sıkıcı geçen dersin ardından chittaphon oflamış ve çantasını sırtına takmıştı. "nereye?"

"biricik abinin yanına" dahyun 'huh, üzgünüm' der gibi bakıyordu. chittaphon genç kızın yanına gitti ve kaşlarını hafifçe çattı. "onun adını bildiğin halde kahverengi saçlı çocuk diye bahsettin. ayrıca yalan da söyledin. seni affetmiyorum küçük hanım"

"ya tamam adını söylesem belki bir şeyler daha önce gelişebilirdi ama sonuca bakamaz mıyız?" chittaphon dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı. "sonuca gelmek geçmişi unutturmaz küçük hanım"

"diyorsun ki sürün"

"kısmen"

"pislik" dahyun söylendiğinde chittaphon gülümsemiş ve sınıftan çıkmıştı. normal adımlarla kütüphaneye adımlamaya başladı. içindeki küçük(!) heyecanı bastırmaya çalışıyordu. onu ilk görüşü de değildi halbuki.

kütüphanenin kapısını açıp içeri girdi ve her zamanki yerine, cam kenarındaki masaya geçti. meraklı gözleri kütüphanenin kapısına bakarken içeri giren bedeni görmesi ile en güzel gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.

kahverengi saçları artık grinin en güzel tonundaydı. chittaphon mest olmuşçasına bakarken taeyong gülümsedi ve karşısındaki sandalyeye oturmuştu. "selam"

chittaphon aklındaki düşünceler yüzünden taeyong'u duymamıştı. 'ne düşünüyor?' sorusunun cevabı açıktı aslında. karşısındaki gri saçlı nasıl olurda bu kadar mükemmel duruyor diye düşünüyordu. gri saçları onun en dikkat çeken yanını ortaya çıkarmışken chittaphon neden küçük bir çocukmuş gibi görüyordu onu?

"chittaphon?" siyah saçlı olan ismini duyması ile düşüncelerinden arındı ve serdemce gülümsedi. "şey, saçını bir an böyle görünce şaşırdım"

"yakışmış mı?"

"fazlasıyla" chittaphon söylediği şeyin farkına vardığında belli etmemek için yerinden kalktı ve taeyong'un yanına oturdu. "derse bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum" kendimi daha fazla rezil etmemek adına yapıyorum diyemedi ama bakışları öyleydi.

taeyong gülümsedi ve derin bir nefes aldı. "pekala senin için her zaman hazırım"

singularity -taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin