06

224 31 31
                                    

üniversitenin yanındaki parkta bir banka oturmuş şarkı dinliyordu chittaphon. anlamlandıramadığı duygular içerisindeydi. ağlamak istiyordu. sebepsiz yere ağlamak...

gözlerini kapattı ve esen yaz rüzgarının bedenine çarpmasına izin verdi. aklına tekrardan kahverengi saçlının gülüşü geldiğinde istemsizce gülümsedi. gözlerini araladığında karşısında gördüğü beden ile bakışlarını ona çevirdi.

"aşık mısın sen? ne bu haller tanrı aşkına" dahyun söylenmeye devam ederken chittaphon kıkırdadı. "aşık gibi mi duruyorum?"

"evet"

"belki öyleyimdir"

"bilmece gibi konuşmayın ya. anlamıyorum. hem neden kaçıp gittin sen? ben sana ne dedim?"

"ne dedin?" dahyun göz devirdiğinde chittaphon ayaklandı. "şaka yaptım"

"biliyorum. bu arada seni biricik abim ile de tanıştırmak istiyorum. belki iyi anlaşırsınız"

"abin kaç yaşında ki?"

"bir dakika düşünmem gerek bunu" chittaphon kıkırdayıp yürümeye devam ederken dahyun adımlarını hızlandırdı. "ten koş! abim ölmüş bile olabilir!"

"ne?"

"doksan yaşında biri için çok bile yaşadı!"

"dahyun saçmalama"

"tamam ya. sadece biraz fazla içine kapanık. birkaç kişi dışında kimseyle konuşmaz ama hep gülümser"

"ne güzel"

"güzel? kitaplarla evlenecek diye korkuyorum artık"

"seviyorsa durduramazsın onu"

"biliyorum ne yazık ki" dahyun göz devirdiğinde chittaphon yola bakınmıştı. ardından dahyun'a döndü. gerçekten kardeşi gibiydi. sanırım onu özlemişti.

"bir şey soracağım" ten dahyun'a döndü. "tabi"

"bana bir enişte getirecek misin?" chittaphon kahkaha attığında dahyun'un kaşları çatılmıştı. "gülmesene. abimin yapcağı yok. bari sen yap"

"belki getiririm"

"aşıksın o kahverengi saçlı çocuğa, değil mi?"

"kim bilir" dahyun göz devirip evin bahçesine girdiğinde chittaphon'da peşinden girdi. o kahverengi saçlı çocuğun kim olduğunu bilmek istiyordu.

ikili eve girdiklerinde dahyun'un annesi sıcak bir gülümseme ile ikiliyi karşılamış ve chittaphon ile küçük bir tanışma konuşması gerçekleştirmişti. "odadayız"

"tamam" dahyun merdivenleri hızlı hızlı çıktığında peşindeki chittaphon'a bakmış ve gülümsemişti. odanın kapısını açtı ve içeri girmesi için chittaphon'a baktı.

bu oda bir kütüphane gibiydi. nostaljikti ve kitap kokusu odanın dört bir yanına sinmişti. chittaphon şaşkınlıkla odaya bakmaya başladı. uzun ve geniş masanın üstünde duran antika masa lambasına, iki duvarı kaplayan kitaplığa ve duvardaki çerçeveye baktı. ardından bakışları yere kadar uzanan camın önündeki küçük heykele kaydı.

"vals" dedi mest olmuşçasına bakarken. "ne?" dahyun anlamaz bakışlarını chittaphon'a sunarken genç oğlan gülümsedi. "abinle fazla ortak yönümüz var gibi"

"bunu saçma bir heykelden mi anladın?" chittaphon gülümsemesini korurken dahyun'a döndü. "bu heykel dans ederken birbirine aşk ile kenetlenmiş aşıkları temsil ediyor. bilmemem büyük ayıp olurdu"

"birbiriniz için yaratılmışsınız" dahyun şaşırmış bir şekilde chittaphon'a bakıyordu. bunlar bir tesadüf olamazdı. "hadi başlayalım artık" genç kız kafasını iki yana sallayıp sandalyeye oturduğunda chittaphon da karşısına oturdu. dahyun proje ile ilgili şeyleri hazırlarken chittaphon heykele baktı.

birçok şeyi anlatıyordu aslında. ve anlamsızca kahverengi saçlı genci hatırlatmıştı chittaphon'a.

"bu arada o kahverengi saçlı çocuk derslerinde baya iyi. üçüncü sınıf olması da ayrı bir konu gerçi ama neyse."

"hakkında bir şeyler biliyor gibisin"

"kızlar konuşurken duyduklarım sadece. bu kadar çok konuşulmasına rağmen kimse adını dahi bilmiyor. ilginç değil mi? ayrıca gay olduğunu düşünenlerde var sırf bu yüzden"

"ne?"

"doğru duydun. kızlara gülümsemesini dahi sunmazken erkeklere en içten şekilde gülümsüyor. belki biraz şansın vardır" chittaphon kahverengi saçlı gencin kütüphanedeki gülümsemesini hatırladı. herkese öyle gülümsemesi genç oğlanın içindeki kıskançlığı arttırıyordu.

"yapamadığın bir ders var mı?" düşüncelerinden-zorda olsa-sıyrıldı ve dahyun'a baktı. "yani yok sanırım"

"matematik?"

"evet var sanırım" ikili kahkaha attığında dahyun telefonunu eline aldı ve mesaj bölümüne girdi. chittaphon merakla karşısındaki bedene bakarken kaşları hafiften çatılmıştı.

"kahverengi saçlı çocuk artık senin hocan"








-
bu fici yazarken bds teorisinin baya etkisindeydim bak şimdi hatırladım..

o vals heykeli de bds'dendi..

singularity -taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin