03

262 41 6
                                    

chittaphon elindeki kitaba bir kez daha baktı ve nefesini dışarı verdi. sakince kitabın kapağını açtı ve okumaya başladı. kitaplarla iç içe olmayı seviyordu. hangi tür olursa olsun okumak ve hissetmek hoşuna gidiyordu.

kitabı okurken kendisini kaybediyordu. dış dünyası ile olan bütün bağını kesiyor, bir sevgiliyle ilgilenir gibi özenle ve dikkatle okuyordu her bir kelimeyi.

uzun zamandır okumak istediği kitabı dünkü kahverengi saçlı çocuğun okuduğunu görünce ilgisi daha da artmış ve kitabı almıştı. ince kitabı okumaya başladığındaa kalbinde oluşan anlamsız bir ağrı ile kafasını kaldırdı. gördüğü kahverengi saçlı çocuk ile kalbi miğdesinde atmıştı resmen.

onu incelemeye başladığında bir sapık gibi görünmemek için dua ediyordu. fakat bu yaptığının doğru olmadığının farkına vardı ve tekrar kitaba döndü.

kadın, adama olan aşkını kendi kalemi ile o kadar güzel anlatmıştı ki mektuplarında; bunu yaşamışsınız gibi hissediyordunuz. aynı chittaphon'un hissettiği gibi.

anlamsızca dolan gözlerine engel olamazken yutkundu ve okumaya devam etti.

bitirdiği kitabın kapağını kapattığında gözyaşı nazikçe süzüldü yanağından. aşık olmak çok güzel bir duyguydu. insanı bulutlara çıkarıyor ama bir anda okyanusun en dibine batırıyordu. bütün duyguları hissettiriyordu.

eliyle gözyaşını sildi ve ayaklandı genç. kitabı teslim ettikten sonra kütüphaneden çıktı ve sınıfa doğru ilerlemeye başladı. bu tür kitaplar onun her zaman ağlamasına neden olurdu.

sınıfa girdiğinde dahyun'a bakmış ve gülümsemişti. "neredeydin?"

"kütüphanede"

"neden sürekli oradasın ya? yoksa-"

"kütüphanede olmam için bir sebep mi gerekiyor?" dahyun şaşırdığında chittaphon dudaklarını birbirine bastırdı. "özür dilerim. öyle demek istememiştim"

"her neyse. bu proje biraz insan ile ilgili olabilirmiş. geçen sene de öyle yapmışlar. bildiklerinden şaşacaklarını sanmıyorum"

"bence yaparız"

"bence de" chittaphon sırasına oturdu ve içeriye giren hocaya baktı. kafası kazan gibiydi. ağlayamadığı için başı fazlasıyla ağrıyordu. kesinlikle yurda gidince 'titanic' izlemeliydi.

"ders çıkışı bir yere gideceğiz. sakın bir işinin olduğunu söyleme"

"nereye gideceğiz küçük hanım?"

"sürpriz" chittaphon gülümseyen bedene baktı ve gülümsedi. dahyun'a bakınca kız kardeşi aklına geliyordu ve bu durum ağlama isteğini iki katına çıkarıyordu.

hoca dersin sonlarına doğru herkese projelerinin ne olduğunu söylemişti.

dahyun çantasını sırtına taktığında chittaphon'a baktı. henüz yeni tanışmış olmalarına rağmen ona çabuk ısınmıştı ayrıca anlamsız şekilde güveniyordu. abisi gibi hissettirmişti.

chittaphon kendisini bekleyen bedenin yanına gitti ve merakla baktı. "nereye gidiyoruz?" dahyun gülümseyip yürümeye başladığında chittaphon şaşırmış ve peşinden gitmeye başlamıştı. "dahyun nereye?"

"sürpriz demiştim" chittaphon bir çocuk gibi üniversite binasından çıkan bedenin arkasından yürürken yine kahverengi saçlı çocuğu görmüştü. yüzündeki gülümse o kadar içtendi ki insanın içini ısıtıyor ama aynı zamanda buz gibi ediyordu.

chittaphon kendisini bir kaya parçası gibi hissetti o an. hareket edemiyor ve yutkunamıyordu. hayatında hiç hissetmediği değişik duyguları hissediyordu. saatlerce onun gülüşünü izlemek istiyordu.

zorla da olsa yutkundu ve kafasını iki yana salladı. vücudunun tekrar titrediğini hissettiğinde içinde oluşan anlamsız heyecan ile adımladı. sanki yer ayağının altından kayıp gidiyordu. her adım atışında boşluğa düşecek gibi hissediyordu.

başı dönüyordu. kahverengi saçlı çocuğa her bakışında hissettiği şeylerden birisi oluyordu yine. vücudu alev topu gibiydi fakat üşüyordu. buz kesilen elini saçına götürdü ve geriye doğru yatırdı. buradan bir an önce çıkmazsa eğer bayılabilirdi.

üniversite binasından çıktığında esen yaz rüzgarı ile derin bir nefes aldı. nefesini tuttuğunu bile yeni fark ediyordu. bunların tek bir açıklaması olduğunun farkındaydı fakat kabullenmek istemiyordu. aşık olmak için henüz erkendi.

fakat bilmediği bir şey daha vardı gencin. sevgi yaşı, arkadaşı, akrabayı, kuzeni veya cinsiyeti tanımıyordu...sevgi hiçbir şey tanımıyordu. her şeye yabancıydı. tıpkı chittaphon ve taeyong gibi...












-

singularity -taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin