"bana sormadan bunu yapman cidden delilik"
"hadi ama ten bu senin açından iyi bir şey"
"iyi mi? cidden çok iyi"
"ya tamam kızma. hem herkes o çocuktan kolay kolay ders alamaz."
"onu tanıyor musun?" chittaphon gözlerini kısıp dahyun'a bakmaya başladığında genç kız bakışlarını kaçırdı. "hayır"
"yalan söylüyorsun"
"belki birkaç kez konuşmuş olabiliriz"
"inanmış gibi yapıyorum" chittaphon kıkırdayıp eşyalarını toplamaya başladı. kahverengi saçlının kendisine ders vermeyi kabul etmeyeceği için rahattı. "dur bakalım chittaphon leechaiyapornkul"
chittaphon anlamsız bakışlarını dahyun'a sunarken gülmemek için zor duruyordu. "ten iyi bir seçim. ayrıca seni bir yere göndermiyorum. biraz kendinden bahset. hiç birbirimizi tanımıyoruz"
dahyun saçlarını topuz yaparken chittaphon derin bir nefes aldı. "neyi anlatmamı istersin?"
"sevdiğin şeyleri" dahyun'un bunları sormasındaki tek amacı kahverengi saçlı çocuk ile ne kadar çok benzediklerini merak etmesiydi. ve evet kahverengi saçlı çocuğu çok yakından tanıyordu.
"müzik, dans ve kitaplar vazgeçemeyeceğim üç şey"
"en sevdiğin kitap?"
"aslında hepsini çok severim ama romeo ve juliet benim için çok ayrı"
"bir dakika, sen dans ediyorsun resmen"
"evet?"
"kahverengi saçlı çocuk da dans etmeyi ve edenleri çok severmiş. yani kızlar konuşurken duydum" chittaphon şüpelenmeye başlıyordu. onu tanıması ama adına dair hiçbir şey bilmemesi cidden saçmaydı.
kapının gürültü ile açılmasıyla ikili o tarafa döndü. içeri giren uzun boylu genç ikiliye baktı. içeri girip kapıyı kapattı ve dahyun'a bakarak yürümeye başladı. chittaphon ne yaptığını anlamaya çalışırken uzun boylu genç elini masaya vurdu.
chittaphon irkilirken dahyun göz devirdi. "tanıştırmak istemezdim ama ikizim hyunjin" uzun boylu genç chittaphon'a döndü ve sırıttı. "merhaba" eğildiğinde dahyun'a baktı ve dil çıkardı. "neyse gideyim ben"
uzun boylu genç odadan çıktığında dahyun tekrar göz devirdi. chittaphon kaşlarını kaldırmış kapıya bakarken dahyun konuştu. "onun adına özür dilerim. bazen garipleşebiliyor"
"sorun değil"
. . .
chittaphon üniversite binasına doğru ilerlerken heyecandan bayılmak üzereydi. dahyun sayesinde kahverengi saçlı çocukla tanışacaktı. dahyun'a kızmış gibi görünse de içten içe ona minnetlerini sunuyordu.
sınıfa doğru adımlamaya başladığında sakinleşmek adına derin bir nefes aldı. içinden 'sakin ol chittaphon' diye tekrarlamaya başladığında omzunda hissettiği el ile durdu.
dahyun gülümseyerek chittaphon'a bakıyordu. "sakin ol ten. daha tanışmadınız bile" dahyun kıkırdayıp heyecandan nefes almayı unutmuş gence baktı. "sakinim"
"nefes al"
"alıyorum zaten"
"peki. bu arada dersten çıkınca kafeye gideceğiz. orada tanışırsınız" chittaphon sırasına otururken bunun için hazır olmadığını hissetti. bir haftadır gizlice izlediği ve yüzündeki benlerin yerini ezberlediği çocuğu görecekti. bu kısa süreli bir kalp krizi riski gibiydi.
nihayet ders bitmiş ve ikili sınıftan çıkmıştı. dahyun chittaphon'a baktı ve gülümsedi. "hazırsan gidelim"
"gidelim" chittaphon içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak adımladı. herbir adımda kalbi daha da hızlı atıyordu. onun karşısına geçtiğinde konuşabileceğini sanmıyordu açıkçası. haklıydı öyle bir mükemmellik karşısında kimse konuşamazdı.
kafeye doğru ilerlediklerinde başının döndüğünü hissetti chittaphon. hayatında hissetmediği bütün duyguları kahverenigi saçlı sayesinde hissediyordu. başta sevgiyi...
ikili cam kenarındaki masalardan birine oturdu ve beklemeye başladı. dahyun karşısında heyecandan ölecek gibi duran gence baktı. chittaphon'un kahverengi saçlıyı sevdiğini biliyordu. chittaphon sevmeyi biliyordu.
"ne zaman gelecek?"
"uzun sürmez" chittaphon dudaklarını birbirine bastırdı ve cama döndü. onu görünce içindeki saf isteğin kendisini gün yüzüne çıkarmasından endişeleniyordu. elmacık kemiğindeki ve dudağının kenarındaki beni öpmek, sanırım en çok istediği şeydi bu dünyada.
kalbi aniden hızlanmaya başladığında gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. gözlerini yavaşça aralayıp kafenin girişine baktı. kahverengi saçlı çocuk geliyordu.
rezil olmamak için tanrı'ya dua ederken dahyun ayağa kalkmış ve kahverengi saçlı çocuğa sarılmıştı. chittaphon bu yakınlığa anlam veremezken gözlerini bulan gözler ile durdu. hızlı nefes alışları arasında uzatılan ele baktı ve derince yutkundu.
uzatılan eli korkakça tuttu ve o ezberlediği yüzü unutup tekrar ezberlemek için baktı. kahvarengi saçlı çocuk yüzüne en güzel gülümsemelerinden birisini yerleştirdi.
'şimdi seninle kimsenin bilmediği bir yerde kaybolmak vardı. işte o zaman geldiğinde her şeyi boşver sevgilim. sadece güneş, gökyüzü, toprak ve sen...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
singularity -taeten
Fanfictiongenç oğlan elindeki notu dikkatle okudu, 'eskiden bir inanışa göre benleriniz, önceki hayatınızda en çok öpüldüğünüz yerleri gösterir' •Lee Taeyong x Ten Lee |10.05.20 |20.05.20 ©chxsewonu