beş

179 38 12
                                    

Aşk Leyla ile Mecnun'u yerle bir etti
O kim ki aşkı nerden bilecekmiş

(İrem Derici - Nerden Bilecekmiş)

▪︎

Fırat masanın üstünden Dicle'ye doğru yanaştı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Bunun sonu ölüme çıkıyor."

Gülümseyerek başını öne doğru salladı Dicle. "Bazı insanlar vardır ya yaşamaktan başka çaresi kalmamıştır ama bundan da kurtulmak için bir kapı açılmasını bekler. Beklediğim o kapı da bana açıldı şu anda."

"Ha sen yaşadıklarının çok zor şeyler olduğunu sanıyorsun. Tabii canım, altı üstü bilmem kaç yıl aşkını içinde barındırdın. Hayaller kurdun, olmadı. Şimdi de bunun acısından kurtulmak istiyorsun. Tabi buna da acı denirse! İnsanlar senin sandığından daha zor şeyler yaşayabiliyorlar Dicle! Ama pes etmiyorlar ve kendilerine tutunacak bir şeyler buluyorlar."

"Sen neye tutundun?"

"Mesleğime. Liseye başladığımdan beri tıp okumak istiyordum ben."

"Peki ne yaşadın?"

Dicle'nin bu ısrarına katlanamamıştı. Etrafa göz gezdirdikten sonra kelimelerini toparladı. "Şu an bunları konuşacak uygun zaman değil. Ayrıca bir hastası ikna etmek için kendi özel hayatıma girmem de çok saçma olur."

"Sen de karar ver, hastan mıyım yoksa platoniğin mi? Yalnız sevgilinin telefon konuşmasını hastanın yanında cevaplayarak - hem de hoparlör açıkken - çok güzel özel hayatını gizlemiş oldun."

"Gayet normal bir telefon konuşmasıdır o dediğin. Bahane uydurmuş olabilirim ama söylemek istemiyorum. Bana azıcık saygın varsa ısrar etme. Bilmen gerekiyorsa emin ol bir gün öğrenirsin." Konuyu değiştirmeye yönelik davrandı. "Senin tutunacak neyin var?" Fırat'ın gözlerinin içine bakarak söyledi. "Sen."

Fırat bundan bunalmıştı ve oflayarak başını yana çevirdi.

"Benim hiçbir zaman insanlarla aram çok iyi olmadı." diye lafa girdi Dicle. "Tek başıma takılıyordum hep. Ailemle aram limoni, şu an hastayım diye üzerime düşüyorlar. Lisede Esin ile tanıştım, onunla bayağı yakın olduk."

"Esin..." diye düşünmeye başladı Fırat. "Hatırladım, şu gitar çalan kız. Bir de bukle bukle saçları vardı."

"İşte, onu hatırlıyorsun! Benden bir kere bile şüphe etmedin. Beni şu an sadece liseden bir kız olarak biliyorsun ama hafızanda bir şey yok. Anladın mı? Ben insanların işte bu kadar umurunda değildim. Beni öne çıkaracak özelliğim yoktu. Aşırı sıradanlığımın içinde istenmeyen bir insan oldum. Sonra bir gün tanıdık olmayan bir yüz gördüm okulda. Malatya'dan buraya taşınmışlar, nakil aldırmış, dediler. O çocuğu izledim ben sonra. Tavırları, hareketleri bir başka geldi bana kalbime dokundu. Ben ondan sonra ümit etmeye başladım, acaba o beni görür mü diye. Hayalini kurabileceğim bir şey oldu. Bir gün o hayallerin de gerçek olabileceği umudu ile sürdürdüm bu hayatımı."

Kapıyı tık tıklanmıştı. Fırat hafifçe "Gel!" diye seslendikten sonra kapı kattaki sekreterlerden birisi tarafından aralandı. "Hocam, randevulu muayeneleriniz başlayacak birazdan. Onun haberini..." Fırat başını sallayıp "Tamam." diye karşılık verdi.

Kapı kapandığında Dicle'ye döndü ve "Telefonunu versene." diye seslendi. Dicle telefonunun kilidini açtığında Fırat'a uzattı. Bir şeyler tuşlanmış olarak telefonunu geri aldığında "Telefon numaram." diye açıkladı Fırat.

"Ben kaydetmiştim ama olası bir durum için."

"Oradaki yazan benim iş telefonum." Önlüğünün cebinden çıkardığı telefonunu gösterek "Bu özel telefonum." dedi. "Gün içinde sana konum atarım ve orada mümkünse bir akşam yemeği yeriz, saat 6-7 arasında. Bazı şeyleri de daha rahat konuşmuş oluruz."

Kalbime Bıraktığın TohumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin