Seni anlamıyor değilim inan ki
Yaşamak değil esaret sanki
Hani benim kendi seçimim sonuçta
Gülü seven dikenine dayanır yaniBu durumda kalbine danışacaksın
Neye nereye kadar katlanacaksın
O kadar aşkın varsa hemen gel
Kalbimde karargâh kuracaksın(Sezen Aksu - Şanıma İnanma)
▪︎
Dicle hastaneye yatıralı henüz bir haftayı geçmemişti. Bu süreçte annesi ile babası sadece bir kez onu görüp gitmişlerdi. Küçük kardeşi Tuna ise her gün ablasının yanına uğramaya çalışıyordu.
Dicle'ye savaşmak için sadece Esin ile Fırat yetiyordu. Farkındaydı çünkü, sadece bir insan dünyadaki diğer bütün insanların yerini tutabiliyordu. Bu bir psikoloji savaşıydı, bu bir ölüm kalım savaşıydı. Ya kazanacaktı ya da kaybedecekti. Artık kaybetme ihtimalini de göz önünde bulundurmaya başladı. Onsuz bir dünyanın nasıl olacağını, ardında bıraktıklarının ondan sonra ne yapacağını kendince düşünüyordu. İlk defa düşünmüş de değildi. Aynadaki saf ve masum güzelliğine bakarken dünyadan silinmeyi çok kez düşünmüştü. Ancak bundan birkaç dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordu. Ömrü dolmadığı için bu dünyada mecburen kalıyordu.
Bu dünyada kalmak için bir sebebi daha vardı artık. İçinde bulunduğu duruma isyan etmiyordu çünkü tümörle birlikte Fırat da girmişti hayatına. Bir kötünün yanında bir iyi... Sonu ne olursun savaşmak istiyordu artık Dicle. Yıllardır boynunu büktüğü hayata karşı savaşmak istiyordu. Bu hastalığı atlattıktan sonra kendisine yeni bir hayat kurmaya çok hazırdı.
Kendince yazı yazmak için ayarladı defteri öylece kalmıştı evinde sadece birkaç sayfası yazılı olarak. Dicle'nin yazmaya, defterin ise yazılmaya ihtiyacı vardı. İçindeki yazarak dışarı çıkarıyor ve ardından rahatlıyor. Birçok insanın da başvurduğu bir yöntemdi. Başka bir şey düşünerek de pekâlâ bu düşüncelerini zihninden uzaklaştırabilirdi.
Gece oluşuyla oda karanlıktı. Bir tek pencereden sızan az miktarda ışık vardı. Bir kez daha gözlerini kapatıp uyumayı deneyeceği sırada kapıdan artarak gelen ışıkla durdu. Doğrulmadan geleni anlamaya çalışıyorken kişinin ona yaklaşması görüntüyü biraz daha iyileştiriyordu.
"Sen daha uyumadın mı?"
Bu ses kulağa fazla tanıdık geliyordu. "Fırat?" diye irkildi sonrasında.
"Evet, benim. Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi dalga geçen bir tavırla. Eliyle duvardaki lamba anahtarını bulduğunda ışığı loş olacak biçimde ayarladı ve Dicle'nin yattığı yerde kalan boşluğa oturdu. "Neden uyumadın?"
"Uyuyamadım işte, sağa sola dönüp duruyorum." Saati kontrol etmek amacıyla kenarda duran telefonuna uzandı. Saat ikiyi geçmiş vaziyetteydi. Telefonunu bıraktıktan sonra "Sen nöbetçi misin?" diye sordu.
Fırat gülümseyerek başını salladı. "Yoksa bu saatte hastanede ne işim olsun?" Ardından daha öncesini de hatırlatma ihtiyacı duydu. "Ben akşam da seni kontrole geldim ki. Şimdi mi fark ettin nöbetçi olduğumu?"
"Her akşam buradasın ama, ayırt edemem normal bu yüzden. Gerçi üzerinde önlük de vardı farklı olarak ama dikkat etmemişim."
"Akşamları Esin gittikten sonra yalnız kalma diye evden tekrar geliyordum."
"Doğru bugün dizi de izlemedik." Dizi izlemek akşam vakti Fırat ile Dicle'nin yaptığı aktivitelerdendi. Fırat, Dicle'nin yanına geçtikten sonra karşılarına laptop'u koyup uygun olan miktarda dizi izliyorlardı. Zaman zaman başka türde şeyler yaptıkları da oluyordu. "Onun devamını merak ediyorum ben ya. Sırf birlikte izliyoruz diye bekliyorum bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbime Bıraktığın Tohum
Romance"Dicle ben, senin hastalarından olan Dicle Esendemir. Bunu da senin için yazıyorum Fırat. Muhtemelen defterin nereden geldiğini merak ediyorsundur. Bu yazıyla birlikte bunları öğreneceksin." Okuduğu ilk paragraf ile şaşkınca başını kaldırıp etrafına...