Kendimi bildim bileli hep kitap okumuştum. Bazen gizli kitaplıktan kitaplar çalar- çağlar önce yaşamış insanların hayatlarının ele alındığı hikayeleri- okurdum. Bazen siyasi, tarih, fantastik... Fark etmezdi benim için. Hepsinden öğrendiğim en büyük ana fikir tüm insanların eşit olduğuydu ama Royalla başta olmak üzere bütün ülkelerde erkekler ikinci sınıf bir vatandaştı.
Oysa onların da duyguları, kalpleri ve hayatları vardı. Onlara evcil hayvanlarımızmış gibi muamele etmemiz canımı hayli sıkıyordu ve buna engel olamamak çok zor bir durumdu. Ben bir insanı neye göre sonsuza dek kendime bağlayabilirdim ki? Buna hakkım yoktu...
İçim içimi yiyordu. Anneme her ne kadar karşı gelmek istemiyor olsamda içimdeki dürtülere engel olmak hayli zordu. Bunun için ise biraz zamana ihtiyacım vardı.
Konulan kanunlar, bir tarafı kurtaralım derken diğer tarafı yerle bir ettiğimiz acımasız şeylerdi. Bunları uygulayan- böyle bir şeyin parçası olan- biri olmak, en son istediğim şeydi ve bu bana bu geceyi haram edecek bir durumdu...Dünkü düşüncelerle boğuşurken Arın'ı yanıma çağırdım. Beni usulca takip ediyordu, hiç konuşmadan odamın önüne kadar geldik. Kapıyı açıp içeri girdim o da arkamdan girdi. Siyah koltuğun üzerine oturup ciddiyetle bakışlarımı ona döndürdüm.
"Arın, gelip yanıma otur. Seninle konuşmam gereken çok şey var," dedim ruhsuz bir sesle. Tedirgin bir bakışla karşılık verince derin bir nefes alıp verdim.
"Kapıyı kilitle ve gelip şu koltuğa otur, lütfen."
"Peki efendim," diyerek kapının üzerindeki kilidi döndürdü ve tereddütlü hareketlerle yanıma oturdu. Sırtımı dikleştirerek ona döndürdüm kendimi. Bakışlarının yerde olması canımı sıktığı için bana bakmasını söyledim. Gözleri gözlerimi bulunca yutkunmamak ve heyecanıma yenik düşmemek için kendimi sıkmaya başladım. Dünyanın en çekici yüzüne karşı bu pek mümkün gibi değildi ama kendimi odaklanmanın tanıdık duygusuna teslim ederek konuşmaya başladım.
"Şimdi senden, sana soracağım ve isteyeceğim şeyler hakkında iyi düşünmeni ve kendine yarar sağlayacak olan şeyleri benimle paylaşmanı istiyorum. Tamam mı?" Gözlerim yüzünü mercek altına almış tarıyordu. Başını olumlu şekilde sallayınca yanımdaki kutuyu alıp açtım ve içindeki mührü çıkardım. Elimdeki demir çubuğun başındaki sembolü ona göstererek.
" Bu Karapençe mührü, Arın. Ben bunu senin vücuduna uygularsam bana ve aileme ömür boyu bağlı kalmak zorunda kalacaksın... Böyle bir şeye hazır mısın?" diyerek onu süzdüm. Ağzından çıkacak her kelime çok önemliydi. Önce elimdeki mühre sonra bana baktı.
"Ben yılardır bunun için eğitildim efendim. Tabii ki hazırım," dedi gayet pürüzsüz bir sesle.
"Bak seninle açık konuşacağım. Ben istiyorum ya da ailem bunu istiyor diye böyle bir şey yapmak zorunda değilsin. Sana kendin karar verebileceğin bir hayat vaad ediyorum," dedim içten bir tavırla çünkü gerçekten ne istediğini bilmek istiyordum.
"Efendim, siz eğer bana bu mührü uygulamaz beni malikaneden gönderirseniz bir başka hanımefendi beni isteyecektir. Kadınların, erkekleri etkilediğini ve istediklerini yaptırdıklarını benden iyi biliyorsunuz."
Ne yazık ki haklıydı bu evden kurtulsa bir başka ev onu esir alacaktı. Bu da Royalla'nın karanlık ve acımasız yanlarından biriydi işte.
"Yani bu mührü istiyorsun?" Bakışlarımı gözlerine sabitleyerek söyledim. Başını aşağı yukarı sallayıp, "Bana seçim hakkı verdiğiniz için teşekkür ederim efendim. Ben sizin hizmetkarınız olmaya talibim. Bu benim için büyük bir onurdur," dedi itaatkar bir şekilde. Yoğun ve bir o kadar garip bakan bakışları düşüncelerimi gölgeleyip duruyor ve yapmam gerekenleri unutmama sebep oluyordu...
"Öyleyse gömleğini çıkart," dedim ifadesiz olmasını sağladığım bir ses tonuyla. Bana anlamayan bir bakış atınca, "Mührü istediğini sanıyordum," dedim ödün vermeyerek. Hafif bir muziplikle gülümseyerek, başını anladığını göstererek salladı. Ne! Bana kur mu yapıyor bu?
Edepsiz olan benim düşüncelerim mi, yoksa onun gülüşü mü anlayamamıştım ama o, gömleğin düğmelerini açarken nefesimi tutmuştum. Kanım, damarlarımda yarışır gibi dolaşıyordu. Bu yüzden ayağa kalkıp komidinin çekmecesini açtım. Başka şeylerle uğraşmam daha mantıklı olacaktı. Oradan bir kutu kibrit ve mum aldım. Mumu hızlıca yakıp arkama döndüğümde ayaklarım yürümeyi unuttu.
![](https://img.wattpad.com/cover/202451442-288-k142010.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI "Sessiz Çığlık"
Mystery / ThrillerZoya Karapençe: "Bazı ruhlar efendiyken, bazılarının hiç önemi yoktu. Hiçbir hayatın denk olmadığı bir zamanın çocuğuyum ben, Ve bu uçurumu eşitlemek; tek gayem..." Bir çok şeyi sorgulamaya hazır olun! Keyifli okumalar...