12

1K 128 27
                                    

       
    Sabah erkenden uyanarak, kahvaltıyı hazırlayıp Arın'ı beklemeye başladım. Genelde erken kalkan bir insandı ve bu saate kadar uyanmış olması gerekiyordu. Onu bir süre daha bekledikten sonra sıkılıp uyandırmak için yukarı çıktım. Uyuduğu odanın kapısını tıklatarak birkaç kere seslendim fakat geri dönüş olmadı.
İçeri girip girmemek arasında gidip gelirken, sonunda kapının kulpunu çevirip açtım. Yatak düzeltilmiş, pencere açılmıştı ve odada Arın'a dair bir iz yoktu. Haber vermeden ortadan kaybolmuş olmasına bir anlam veremeyerek aşağıya indim. Canım iyice sıkılmıştı. Yeniden sofraya geçip kendime bir bardak çay doldurdum. Biraz sonra kapı açılınca doğrulup koridora çıktım. Arın elinde birkaç poşetle içeri giriyordu.
“Uyandın mı?” Gülümseyerek yüzüme baktı.  Başımı evet der gibi sallayarak “Kahvaltıyı bile hazırladım,”dedim. “Sen nereden geliyorsun?”

Elindeki poşetleri göstererek,”Birkaç şey aldım. Mutfak boşalmıştı.”dedi.  Başımı sallayarak karşılık verdim.
“Elindekileri bırak gel, kahvaltı edelim.”
“Hemen geliyorum,” diyerek mutfağa girdi ben de tekrar sofraya oturdum...

    Eğlenceli bir kahvaltıdan sonra dışarı çıkmıştım. Mayısın güzel havası dünyayı daha çok yaşanılır hale getiriyordu. Ruhum ve zihnim, birkaç gün içinde fazlasıyla yıpranmıştı ve onarılmaya ihtiyaçları vardı.  Aslında dün akşamki konuşmadan sonra biraz da olsa toparlanmıştım. Arın bana yeniden nefes almayı öğretmişti sanki...

  Önümde boylu boyunca uzanan kavak ve çam ağaçlarının arasından yürümeye başladım. En son ki kurt vakasından sonra bir daha giremeyeceğimi düşünmüştüm ama şimdi yine ormandaydım. Neyse ki burası farklı bir ormandı...
Doğadan kopamıyordum. Mutluluğumu da, hüznümü de onunla paylaşmaktan hiç çekinmemiştim. Yaralarıma ve sıkıntılarıma hep o iyi geliyordu...

   İlerde, göle açılan bir alan daha vardı. Oraya doğru yürümeye başladım. Gölün yeşile çalan berrak rengi, muazzamdı. Etrafındaki kuma keyifle oturdum. Sonra elime ısınmış kumdan bir avuç aldım ve yere döktüm, bu olayı usulca birkaç kez daha tekrarlamıştım. Terapi gibiydi. Sanki elimdekiler kum değil de kalbimi ele geçirmiş kasvetti. Tekrarladıkça ondan kurtuluyor ve içimin daha ferah olduğunu hissediyordum.
  Buradan bakılınca evim çaprazda duruyordu. Ağaçların içinde şirin mimarisi ve hoş ahşap rengiyle, ben burdayım diye haykırıyordu sanki.  Uzak bir mesafede değildim, orayı rahatlıkla görüyordum ama bulunduğum yer daha aşağıda olduğu için muhtemelen oradan görünmüyordum.
    Göle açılan pencere aralanınca Arın ortaya çıktı. Ne yapacağını anlamak için yavaşça onu izlemeye koyuldum. Etrafa kısa bir göz gezdirdikten sonra eğilip suya elini soktu. Sonra doğrularak üzerindeki tişörtü tek hamlede çıkardı ve gelişmiş kaslarını görücüye çıkardı. Daha tişörtün etkisinden çıkmamıştım ki eli pantolonuna kaydı. Nefesimi tutarak başımı önüme çevirdim. Onu bu şekilde görmek istemiyordum. Yani, sanırım...
     Tekrar başımı oraya çevirdiğimde balıklama bir şekilde suya daldığını gördüm.  Dalmasıyla etrafına çok fazla su sıçradı. Bu çocuk yüzmeyi nereden öğrenmişti böyle?
Suyun yüzeyine çıktığında birkaç metre ötedeydi. Beni görmediği için büyük bir zevkle onu izliyordum. Başını hızlıca sağa sola çevirdiğinde saçları havalandı ve gözümün önünde şimşekler peş peşe çakmaya başladı. Ağzım açık bir şekilde suyun vücudundan sicimle aşağı inmesini dakikalarca seyrettim. Attığı kulaçlar yaptığı hareketler fazlasıyla profesyoneldi. Sanırım yapamadığı tek şey yemekti...
  Bir süre suda vakit geçirdikten sonra tek bir hamleyle balkonla bitişik olan iskeleye atladı.
  Saçları daha bir koyu ve daha bir hoştu. Ellerinin arasına alıp geriye doğru itince aldığı şekil, erkeksi yüzünün, güneşin altında daha belirgin gözükmesini sağladı. Vücudunun sergilediği manzarayı anlatmıyorum bile... Bakışları benim tarafıma doğru kayınca kendimi hemen geri çektim. Röntgenci olarak anılmak, son istediğim şeydi. Geriye doğru sürünerek ağaçların çevrelediği tarafa doğru ilerledim. Onun bulunduğu alan gözden kaybolunca kalp atışlarımla paralel hızlanan ayaklarımı devreye soktum ve ormanın içine doğru daha hızlı ilerlemeye başladım.

FISILTI "Sessiz Çığlık"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin