3

1K 153 38
                                    


Zonklayan başımın acısıyla, yüzümü ekşiterek gözlerimi araladım. Görüşüm netleşinçe irkildim çünkü daha önce hiç görmediğim bir yerde açıyordum gözlerimi. Burası da neresiydi? Dikkatli bakılınca küçük bir dağ evi gibiydi. Peki ama ben burada ne arıyordum? Neler olduğunu hatırlamaya çalışarak gözlerimi sıkıca kapattım. Kurdun bana saldırdığı dehşet anlarını hatırlayınca aynı hızla açıp, yattığım yerden doğruldum.

Loş bir ışık eskimiş mobilyaları aydınlatıyordu. Oda küçüktü ve içinde eşyaya dair çok az şey vardı. Odundan yapılma eskimiş masanın üzerindeki ağrı kesici ve bir bardak suyu görünce hemen kutuyu elime aldım. Bir hap alıp suyu içtim. Başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Belki de düşerken bir yere çarpmıştım, bilmiyordum ama ağrısı fazla can yakıcıydı.

İlk denemem de başım dönünce ikinci kez daha yavaş davranarak ayağa kalktım. Birazcık sendelesemde kendimi ayakta tutmayı başarmıştım. Etrafa biraz daha göz gezdirirken yavaşça yürümeye başladım. Gözüme çarpan tek şey, duvarda asılı duran, kahverengi tüylü oklarla dolu, koyu renk bir deri kılıf ve aynı renk ahşaptan oymalı bir yay oldu. Sanırım kurtarıcım bir avcıydı...

İçeride kimsenin olmaması beni biraz tedirgin etmişti. Kutu kadar küçük olan pencereye yaklaşıp, dışarı bakınca havanın iyice karardığını fark ettim. Ne zamandan beri burdaydım Allah bilir...
Kısa bir süre sonra koridordaki ahşaptan yankılanan gıcırtı sesi, birisinin içinde bulunduğum odaya doğru geldiğini gösteriyordu. Yüzüme düşmüş saçlarımı geriye atarak beni kurtarıp evine alan kadim kişiyi bekledim. Kapıdan eğilerek içeri giren silüeti gördüğümde en az kurdu gördüğüm kadar şaşkınlığa uğradım. Beni o mu kurtarmıştı?

Uzun boylu, güçlü ve atletik vücutlu bir alt tabakalı karşımda duruyordu. Hafif uzun, gür siyah saçları yüzüne gölgelerini bırakmıştı. Keskin oval bir yüzü vardı. Açık tenliydi. Koyu renk gözlere ve düz bir burna sahipti. Ben put kesilmiş bir şekilde yüzüne bakarken o kaçamak bir bakış atıp başını aşağı eğdi.

"Hanımefendi, iyi misiniz?" Erkeksi sesi eşliğinde kelimeler dolgun dudaklarından dökülürken ne dediğini anlamamıştım. Üzerindeki yıpranmış kıyafetlere rağmen fiziği muazzamdı. İlk defa bu kadar yakışıklı bir erkek görüyordum.

"Beni kim kurtardı?" Bakışlarımı yüzünden bir an olsun ayırmadan usulca söylemiştim.

"Ben kurtardım," dedi mahçup bir şekilde. Bakışlarını henüz yerden kaldırmamıştı, kaldırması da beklenemezdi. Royalla'da erkekler doğrudan kadınların yüzüne bakamazlardı. Bu büyük bir hakaret ve suç sayılırdı.

Boğazımda yutmayı unuttuğum bir şey vardı sanki. Ellerimdeyse hafif bir titreme belirmişti. Sanırım heyecanlanıyordum.
"İsmin ne yabancı?" Etkilendiğimi bilmemesi için umursamaz bir tavırla söyledim. Bakışları bakışlarımla buluştu fakat hemen eski pozisyonunu aldı.
"İsmim Arın, efendim."

Başımı dikleştirerek yanına yaklaştım ve anlamlandıramadığım bir dürtüyle, elimi çenesine koyup yüzünü daha iyi göreceğim bir şekilde kaldırdım.

"Sana bir can borcum var Arın. Bunu er ya da geç ödeyeceğim, " dememle gözleri hayretle yüzüme tırmandı. Koyu bakışlarındaki yoğunluk kalbimin teklemesine sebep olmuştu. Yutkanmamak için zor tutuyordum kendimi. Bu da neyin nesiydi? Nabzımın yükseldiğinin farkındaydım ve bu beni acayip derecede korkutuyordu. Kanım damarlarımda hızla dolaşırken, yapmayı düşündüğüm şeyi unutarak heyecanla bakışlarımı kaçırdım.

"Efendim bu benim görevim, biliyorsunuz. Hanımefendiler bize borçlanmazlar," dedi henüz şaşkınlığını atamadan. Bakışlarımız tekrar kesişirken birkaç saniye gözlerimiz kenetlendi. Ne ben çekebiliyordum gözlerimi ne de o. Aramızda hissettiğim yüksek bir çekim gerilmeme sebep olunca başımı diğer tarafa çevirip o tarafa doğru yürümeye başladım.

FISILTI "Sessiz Çığlık"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin