Tek kaldığım zamanlar düşünmekten kaçış yoludur benim için sigara içmek. Dumanın yoğun grisinde benim için herşey biraz daha iyi. Bardaki insan yığınını aştıktan sonra çıkış kapısına ulaştım. Dışarı çıktığımda temiz havayı ciğerlerime armağan ettim. Cadde kalabalık fakat ben oldukça yalnızdım. Hızlıca ceketimin ceplerini taradım, sigara paketini bulmuş olmama rağmen hala bir şey eksikti. Ah neredeydi bu çakmak? Kalçalarımın hemen biraz altında biten şortumun küçük ceplerinde de bulamayınca yüzümü buruşturdum. Köşedeki otuzlarının sonlarında olan, saçları kırlaşmış adama gözlerimi kısarak baktım.Sanırım ondan isteyebilirdim demi? Beni terslememesini umarak yanına ilerledim.
"Şey ıhm merhaba. Bende tam acaba çakmağını kullanabileceğim birileri var mı diye merak ediyordum? Sorun yoksa ım çakmağınızı kullanabilir miyim bayım?"
Bir süre beni sanki uyuşturucu var mı diye sormuşum gibi onaylamaz bakışlarla süzdü. Ah hadi ama! Altı üstü bir çakmak. Sonunda ne halin varsa gör bakışınıda attıktan sonra yavaş hareketlerle cebinden çıkardığı çakmağı bana fırlattı. Havada yakaladığım minik şeye sırıtarak baktım. Paketinden çıkardığım sigarayı dolgun ve soğuktan titreyen dudaklarımın arasına alıp ateşle buluşturdum. Adama teşekkür edip çakmağını geri iade ettikten sonra ilerlemeye başladım. Sigaramdan derin bir nefesi içime çekerken gözlerimi kapattım. Koyu dumanı geri üflerken rahatlamış hissediyordum. Hava aydınlıkken insanların dolup taşdığı fakat şuan yalnızlığıyla içimi ürperten parka ilerledim. Banklardan birine otururken beynim bana ihanet etti ve ben tekrar kendimi onu düşünürken buldum.
Son dört gündür lanet bara gelmiyordu. Sormadığım kimse kalmamıştı ama ben hala bir cevap alamamıştım. Sigaramdan tekrar bir duman çektim. Benim olmayan birini haddidenden fazla özlemiştim ve emin olun bu bok gibi birşeydi. Esen soğuk rüzgar ceketimin içine birazdaha gömülmeme neden oldu. Sanırım eve gitme zamanım gelmişti. Ayağa kalkıp bitmek üzere olan sigaramı yere atıp, tekrardan yürümeye başladım. Dört yıldır kavgalarına çokça tanık olduğum Bradford sokaklarında ilerlerken hafif bir inilti durmamı sağladı. Birikmiş çöpün kenarında titreyen bir köpek yavrusu gördüğümde burukça gülümsedim. Sanırım bu gece evde tek olmayacaktım, ha? Yavruyu kucağıma almak için eğildiğimde, kalçalarımın sonlarında olan şort birazdaha yukarı çıktı. Homurdanarak köpekle beraber doğruldum.
"Bu kadar kısa bir şortla, bu saatte dışarıda olman insanlara sürtük olduğun düşüncesini uyandıracaktır."
Duyduğum bu boğuk ve oteriter sesle irkildim. Hayır, o değildi demi? Hassiktir! Lütfen tanrım, o olmasın. Onunla karşı karşıya gelmek için hala yeterli değildim. Korkakça sesin geldiği yöne döndüğümde, yüzlerce kez lanet ettim. Oydu! Lanet olsun dört gün sonra buradaydı, karşımdaydı ve tekrardan hassiktir benimle konuşuyordu! Hemen sağımda ki binanın kirli merdivenlerinde oturmuş, sigara içiyordu. Hep gördüğüm siyah dar pantolonu ve siyah tişörtünün üzerine yeniden siyah bir motorcu montu giymişti. Saçlarını örten bir bere vardı ve oldukça yorgun gözüküyordu. Birden bire içimi oldukça yoğun bir sarılma isteği doldurdu.
"Sürtük olmadığıma eminim."
Titreyen sesim, titreyen bacaklarıma uyum sağlamıştı. Tekrardan lanet olsun!
"Biliyorum."
Ah! Biliyor muydu cidden? Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Çok özlemiştim. Sigarasının dumanını üflerken dik bakışlarıyla beni boydan boya süzdü ve orada ölmek istedim. Başımı eğdiğim sıra varlığını tamamen unutmuş olduğum yavru köpeği fark ettim. Buradan hemen gitmeliydim.
"Gitsem iyi olur."
Yavaşça arkama dönüp tam gidecekken, tekrardan kalp ritmimi bozan o boğuk sesi duydum.
"Buraya gel."
Emir veren oteriter sesi üzerine titredim. Onu sevdiğimi öğrenmiş ve bana nasıl zavallı olduğumu söyleyecekti kesin. Tekrardan ona döndüm ve güzelliği karşısında derin bir nefes aldım. Tanrım, kimse bukadar yakışıklı olmamalıydı!
"Hep bukadar uyuşuk musun? Buraya gelmeni söylemem üzerine bir buçuk dakika geçti ama sen hala orada dikiliyorsun."
Sinir bozucuydu ve yakışıklıydı. Kahretsin. Ona doğru ilerledim ve aramızda 10 cm olduğundan emin olunca durdum. Ah karşımdaydı, yakından çok daha ilahi bir güzelliği vardı. Dumanını üfledikten sonra sigarasını söndürdü.
"Köpeği yanlış tutuyorsun. Bacağında kırık var, yavaşça bana ver, canını acıtma."
"Bacağında kırık mı var?"
Sorum üzerine gözlerini devirdi ve köpeği vermem için kollarını uzattı. Yavaşça ona doğru eğildim ve köpeği ona verirken, eli elime değdi. Ben anında ürperirken o köpekle ilgilenmeye başladı. Parmak uçlarımdan, saç diplerime kadar bir karıncalanma vücudumu ele geçirdi. Ah, siktir buda neydi böyle. Karşısında çok acizdim ve onun bunu anlamadığını umuyordum. Köpeğin minik ayağından biryeri tutunca hafif bir hırlama sesi duyuldu tekrardan. Bana baktı ve dudaklarını araladı.
"Tam burası."
dedi minik ayağı gösterirken. Sonra devam etti.
"Onu kucağına al ve bir veterinere götür. Anladın mı?"
Başımı hızlıca salladım ve köpeği tekrar kucağıma aldım. Hızlı atan kalbim beraber ona sonkez baktım ve ilerlemeye başladım. Bugünün tarihini almalıydım, siktir!
9 Aralık 2014. Onun üzerimde olan etkisini oldukça farkına varmıştım ve ah benimle konuşmuştu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir bedende iki insan // z.m
RomantikKöprücük kemiğine uzandım ve dudaklarımı tanrının bir hediyesi olan tenine sürttüm. Yeryüzünde ki en ilahi kokuya sahip olan adama biraz daha sokuldum, demin boynunda olan titreyen dudaklarımı onunkilere hizzaladım. Ellerim usulca boynundan saçların...