Siyah

542 26 1
                                    

   

Ondan nefret etmek ve aynı zamanda sevmek benim için artık oldukça klasikleşmişti. Şuan ona her ne kadar türlü işkenceler yapma isteğim olsa da, karşıma çıktığı zaman öpmek istemem tamamen ayrı bir ironiydi.

İstemsizce suyun soğukluğunu vücudumda tekrar hissettiğim de ürperdim. Sabah hiç bilmediğim pahalı bir otel odasında uyanmıştım. Önceki gece çokça arzuladığım sıcak dört bir yanımı sarmıştı. Mini elbisem yerine, eşofman takımı sarmıştı bedenimi. Yalnızdım ve tenim ateş gibi sıcaktı. Beni burada bırakıp gitmişti ve otel ücretini ödemişti. Ne centilmen ama! Dört gündür bu lanet hastalık peşimi bırakmamıştı.

“Sahil yolundan geçerken gördüm, banklardan birinde oturuyordu ve soğuktan pekte etkinlemişe benzemiyordu. Marina, eğer Zayn’i gördüğümde sana söylemem için bana yemin ettirmeseydin, tanrı şahidim olsun o götleğin nerede olduğunu asla söylemezdim sana.”

Sessiz kaldım. Ah denizi seviyordu oda. Oraya gidecek miydim?  Hayır gitmek istemiyordum. Asılan suratımı gören Charl tekrardan sessizliği bozdu.

“Belki de bir tatile çıkmalıyız ha? Sen ve ben. Eskiden olduğu gibi.”

Charl konuşurken gözlerimi devirdim. Şu dört gün içerisinde bayan kaltak tarafından yirmi kez aranmış ve ‘iyileşir iyileşmez işinin başına dön Marina’ cümlelerini defalarca işitmiştim. Tatile çıkmamız imkansızdı, tabi biz işten kovulmadıkça.

Saçlarımda ki örgüyü açarken konuştum.

“İşten atılmak için mükemmel bir yol olabilirdi. Ah ama hayır bu işe ihtiyacım var Charl.”

“Sana defalarca bana taşınmanı söyledim. Lanet inadın yüzünden, para sıkıntısı çekiyorsun tatlım. Harika bir fikir buldum. Bence bana taşınmalısın!”

“Bende harika bir cevap buldum Charl. Bil bakalım ne? Hayır.”

Tanrım neden anlamıyordu? Kendi başıma ayakta durabilmeliydim. Israrlarıma rağmen dört gün boyunca onda kalmıştım ve artık evime dönmek istiyordum. Beremle pardon onun beresiyle saçlarımı örttükten sonra Charlene’ ı öperek evden çıkmıştım. Bana pek inanmasa da ona yüzlerce kez sahile gitmeyeceğimi söylemiştim,  ım bende kendime pek inanmıyordum.  Sokakta ilerlerken içimde ki tanrıça sahile gitmem için bana yalvarıyordu, beynim ise buna tamamen karşıydı. Şey her ne kadar götün teki olsa da onu özlemiştim ve belki uzaktan bakabilirdim dimi?

Ayaklarım benden izinsiz sahil yoluna ilerlerken kıkırdadım. Beni öpmüştü! Ardından somurttum, göt herif beni buz gibi su ile ıslatmıştı. Şey, dudakları yinede ilahi bir tada sahipti.  Onunla yüzleşmeli miydim ? Karşısına çıkıp yaptığının hesabını sormalı mıydım bilmiyorum fakat ondan korkuyordum. Beni tersleyeceğinden veya istemediğini söylemesinden korkuyordum. Bu canımı yakıyordu çünkü. Yosun kokusu beni karşıladığında gülümseyerek baktım sonu gözükmeyen denize. Beynim bir defa daha sözünü dinlettirememişti kalbime. Etraf oldukça boştu. Onun tanrılara meydan okuyan bedeninden eser yoktu. Azımdan küçük bir homurtu kaçtı, onu görmek istiyordum. Kayalıklara biraz daha yaklaştığımda dalgaları yöneten rüzgar kendini iyiden iyiye hissettirmişti. Günler sonunda yataktan çıkıp, yürümek iyi gelmişti. Belirli bir yönüm yoktu, ilerliyordum sadece. 

Görüş alanıma girdiğinde bunu kesinlikle beklemiyordum. İleride ki bankta otururken bakışları beni buldu. Aptal ben! Ona gözükmeden uzaktan bakacak ve eve gidecektin. Şimdi karşımda dik bakışları yüzümde takılı kalmıştı.

“Bende nerde bıraktım diye düşünüyordum. Sendeymiş demek.”

Neyden bahsettiğini anlamamıştım. Aptal görüntüme bakıp gülümsedi.

“Kafanda ki beremden bahsediyorum Marina”

Yumuşak sesi beni gerçekle buluşturunca, elimle hızla başımı yokladım. Siktir, beresi hala saçlarımı örtüyordu. Utançla dudağımı ısırdım. Dur, ultra siktir! Bana ismimle seslenmişti. Lanet olsun ismimi nereden biliyordu?

“Aslında bunu sokakta buldum. Yani köpekle ilgilendiğin merdivenin üzerindeydi. Sen hatırlamıyorsun o geceyi ama, yani sanırım öyle."

Bakışlarını denize çevirerek mırıldandı.

“Hatırlıyorum.”
  
“Senden nefret ediyorum.”

O anlaşılması en güç insandı. Pekala hatırlıyordu, neden barda beni öylesine aşağılamıştı.  Ondan nefret ettiğimi söylerken, gözleri gözlerimi buldu. Usulca ayağa kalktı ve hemen önümde durdu. Hemen dibimdeydi, kokusu başımı döndürmek ile meşgulken, gözleri kalp ritmimi bozuyordu.  Eliyle çenemi kavrayıp gözlerimizi buluşturdu. Bitkin gözüküyordu. Kanlanmış olan gözleri, uykusuzluğunun kanıtıydı. Baş parmağı yavaşça tenimi okşarken, dudakları dudaklarımın üzerinde ki yerini buldu. Ona karşı koymalıydım ama yapamıyordum. Onu seviyordum . Öpüşü derinleşirken, onu ittim. Cennetin bir armağanı olan dudaklarını çekince, koyulaşmış gözlerine baktım.

“Etmelisinde aptal.”

Sesi duygudan yoksundu.

“Beni  bir daha öpmeni istemiyorum.”

Vücudum gibi sesimde titremişti.  Tekrardan gülümsedi.

“Sadece öptüğüme şükretmelisin küçük. Eğer isteseydim emin ol dudaklarım kasıklarında olabilirdi.”

Şaşkınlıkla ağzım açılırken ekledi.

“ Ama istediğim başka bir şey var. Evine git.”

Tanrım bana sürekli napmam gerektiğini söylemekten vazgeçmeliydi. Bu beni deli ediyordu.

“Bana emir verme. İstemediğim şeyleri yaptıramazsın.”

Başımda ki ona ait olan bereyi saçlarımdan sıyırdım ve uzattım.

“Al bereni, kıçına sokarsın. Sen Psikopatın tekisin. Lanet olsun üzerine biraz içki döktüm diye, buz gibi suyun esiri yaptın beni. Pisliğin tekisin.”

Nefesini sertçe üfledi, ellerini saçlarının arasından geçirdi.

“Marina Clark sana sabırla buradan defolmanı söylüyorum, ve bil bakalım ne? Ben sabırlı bir adam değilimdir.”

Soyadımı bilmesine tekrardan şaşırsam da belli etmemeye çabaladım. Gitmemi mi istiyordu? Pekala o zaman bende gitmeyecektim. Küçük bir çocuk gibi kollarımı çiçek pozisyonuna soktum ve yanına banka oturdum.

“Çok yazık o zaman çünkü benden özür dilemeyene kadar gideceğimi sanmıyorum.”

Kahkaha attı. O kadar çok güldü ki bir ara nefessiz kalıp ölecek zannetim. Gülüşüne karşılık vermemek için dudaklarımı ısırmaktan kanatacaktım. Ayrıca özür dilemenin neresi komikti. Sonra hatırladım. O Zayn Malik’ti. O herkesin arzuladığı bir sanat eseriydi. Dudaklarımı büzdüm ve sinirle oturduğum yerden ayağa kalktım.

“Haklısın Zayn. Özür dilemek bir erdemdir ve sen bu erdeme sahip değilsin. Kişiliğini nasılda tanıyorsun.”

Bana buruk bir şekilde gülümsedi.

“Ve emin ol küçük, insanların sahip olduğu diğer hiçbir erdemde yok ben.”

Ayağa kalkıp boyunu benimle eşitledi. Parmakları usulca saçlarıma gitti. İlahi dudaklarını yavaşça ıslattı ve devam etti.

“Acımam. Özür dilemem. Aşık olmam. Ağlamam. Ve değer vermem. İyi biri değilim aptal. Ve sen uslu bir kız olup kötü insanlardan uzak durmayı öğrenmelisin.”

“Peki ya ben maviye aşık olan diğer insanların aksine siyahı seçmişsem?”

“O zaman diğer insanların aksine daha fazla canın yanar küçük.”

Bunun farkındaydım, onu seçmiştim. Ve canım yanacaktı.

Ben siyahı sevmiştim. Tüm hücrelerimle..

bir bedende iki insan // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin