Güzelliği cennet kadar ilahiydi, koyulaşmış gözleri ise cehennem kadar öfkeli. Utanç tüm bedenimi ele geçirdi. Üzerindeki bordo tişörtü şimdi Black Label ile kaplanmıştı. Eli hızla havaya kalkarken, ani refleks ile gözlerimi kapattım. Titreyerek gelecek olan darbeyi beklerken, sağ kolumu uzun parmaklar sertçe sardı. Pozisyonumu bozmadan dururken, öfke saçan ama yinede sakin olan sesi kulaklarımı doldurdu.
“Aptal kız. Altıma yatmak için o kadar heveslisin ki.. Aptal. Tişörtümü mahvettin. Böyle dikkatimi çekemezsin!”
Tanrım! Beni aşağılamasından nefret ediyordum. Onun altına yatmak istemiyordum. Ben onu sevmek istiyordum. Bedeninin değil ruhunun bana ait olmasını istiyordum.
“Tişörtün için gerçekten üzgünüm fakat emin olabilirsin peşinde koşan, bacak arasına en son kimin girdiğini hatırlamayan hayranlarından biri değilim Malik.“
Cümlem bittiğinde bana ifadesizce baktı. Başını hafif yana eğerek gülümsedi. Ah tanrım, o hep gülmeliydi. Uzun bacakları ile attığı iki adımda aramızda ki boşluğu kapattı. Şimdi yeni çıkmaya başlamış olan sakallarından tıraş losyonunun kokusunu alabiliyordum. Bu kadar yakın olmasından dolayı bedenim karıncalanmaya başlamıştı. Ve evet kalp ritmim çoktan hızlanmıştı. İnce eli yavaşça boynuma ilerledi, sağ tarafımda birikmiş olan saçlarımı nazikçe arkaya doğru attı. Elinin tersi ile yavaşça okşadı boynumu. Titredim. Biraz daha yakınlaştığında dudaklarında ki taze içkinin kokusu tenime çarpıyordu. İstem dışı olarak gözlerimi kapadım. Lanet olsun bu çok fazlaydı, bana bu kadar yakın olması bile başımı döndürüyordu. Dudaklarını hafifçe dudaklarıma sürttü. Sonra fısıldadı.
“Değil misin sence?”
Parmaklarını tekrar sertçe kolumda hissettiğimde gözlerimi kırpıştırarak açtım. Kalbim çıkacakmış gibiydi. Siktir, dudakları çok yakımdaydı. Kolumdan çekiştirerek beni peşinden sürükledi. Barmenin yanına geldiğimizde, bize endişe ile baktı. Siyah deri bir cüzdanı Zayn’e uzatırken özür diledi. Zayn tek kelime etmeden cüzdanı aldı ve yeniden beni adeta sürükleyerek bardan çıkardı. Nereye gidiyorduk, lanet olsun sormaya cesaretim yoktu. Caddeden geçen kadınların nefretlerini üzerimde hissettim. Kalabalıktan çıkıp ara bir sokağa saptı ve bende onun peşinden ilerdim ah pardon sürüklendim. Sonunda dayanamayarak güçsüz sesim yardımıyla düşüncelerimi serbest bıraktım.
“Nereye gidiyoruz? Ayrıca lütfen biraz yavaşla, yere düşüp bir yerimi kırabilirim senin yüzünden!”
Aniden durdu. Çevik bir hareket ile beni hızlıca ve oldukça sert bir şekilde arkamdaki duvara ittirdi. Gecenin karanlığında siyah gözüken ela gözleri öfke ile parıldıyordu.
“İstediğin şeyi tam şuanda, bu sokakta verebilirim sana. Seni saatlerce becerebilirim burada ve emin ol kimse kahramanlık yapmak için gönüllü olmayacaktır.”
Kocaman bir siktir. Lanet olsun ben herkesin altına yatan bir fahişe değildim! Dolmuş olan gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.
“Bak sana ne söylicem. O lanet penisin ile kendini becer. Çünkü umurumda değil. Seni istemiyorum Malik. Bırak ta gideyim.”
Sesim sonlara doğru titremiş ve kısılmıştı. Nasıl oluyordu da ondan nefret ederken aynı zamanda onun her hücresine aşık olabiliyordum. Ne kadar dirensem de göz bebeklerim daha fazla dayanamamış, bütün haftanın verdiği yorgunlukla gözyaşlarımı serbest bırakmıştı. Kahretsin, onun karşısında ağlamamalısın Marina!
Parmağı usulca dudağımın üzerinde ki yaşı silerken sırıttı.
“Ağlıyor musun küçük aptal? Nerede o ben güçlüyüm tavırların?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir bedende iki insan // z.m
RomanceKöprücük kemiğine uzandım ve dudaklarımı tanrının bir hediyesi olan tenine sürttüm. Yeryüzünde ki en ilahi kokuya sahip olan adama biraz daha sokuldum, demin boynunda olan titreyen dudaklarımı onunkilere hizzaladım. Ellerim usulca boynundan saçların...