Multimedya'da Semih var. Playist'te Barış Manço - Gibi Gibi
Korece'm iyi değil asdf. Hatta hiç yok adgh. Sınıf arkadaşım korefanı Nisa ile bir şeyler yaptık.İyi Okumalar.
♥35. Bölüm/Part1: Semih Kim Ki?Efelerin kapısını üçüncü kez çaldığımda yine açan olmamıştı. Kaşlarımı çatarken telefonumu çıkartıp numarasını çevirdim. Bir iki çalıştan sonra inanılmaz derecede yüksek gürültü doldu kulaklarıma. Ardından Efe'nin sesini işittim. "Alo Kumsal?"
"Efe sen neredesin ya?"
"Şey," Onu duyabilmem için bağırıyordu. "Bekle, daha sessiz bir yere geçeceğim."
Bir hışırtı koptu ve dakikalar sonra gürültü uğultudan ibaret oldu. Onun evde olmadığını anladığımda kapıda beklemeyi bırakıp, eve doğru yürüme başladım.
"Tamam. Kumsal orada mısın?" diye sordu Efe. "Evet," dedim.
"Kusura bakma. Ege erken çıkmamız gerektiğini söyledi. İşleri varmış. Sana haber vermeye fırsatım olmadı." Sesi, özür diler gibi geliyordu.
İç çektim. "Tamam önemli değil. Ben sadece Semih hakkında söyleyeceğin şeyi merak ediyordum. Buradan söyleyemez misin?" Köşeyi döndüğümü gözüme bizim apartmana dikerek yürümeye devam ettim.
Merak ediyordum, bana söylemeliydi.
"Aslında önemli bir şey değildi."
"Efe..." Çocuk gibi mızmızlandım. "Söyleyeceğim, demiştin. Söylesene!"
Bir süre düşündü. Sonra bıkkınlık dolu soluğunu koyverdiğinde, bir hışırtı koptu. Söze başlamak için derin bir nefes almıştı ki uzaktan Efe'ye ait olmayan bir ses duyuldu. "Efe! Oğlum neredesin sen ya? Yarım saattir seni arıyorum! Ben sana bir yere ayrılma demedim mi? Kavga var!"
"Efe?" dedim. O ses ağabeyine aitti.
Efe, "Geliyorum!" diye huysuzca bağırıp, bana, "Kusura bakma. Kapatmam gerek." dedi ve ben bir şey diyemeden telefonu yüzüme kapattı.
Apartmanımızın önüne geldiğimde telefonu kulağımdan çekip ekrana boş boş baktım.
Efe ne saklıyordu?
Telefonu cebime atıp eve çıktım. Annem beni kapıda gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. Daha on dakika önce evden Efelere gidiyorum diye çıkmıştım ve ben onlarda en az bir saat durmadan eve gelmezdim. Annem sormadan, "Bir yere gitmişte," dedim ve ayakkabılarımı çıkarıp odama geçtim. Üzerimi değiştirip rahat bir şeyler giydim ve Deniz'in odasına gittim vakit geçirmek için. Aslında ders çalışmalıydım.
"Deniz oyun oynayalım mı?" Odaya girdiğimde Deniz'i tekerlekli sandalyede dönerken buldum. "Ne yapıyorsun?"
Ayaklarını yere indirip, sandalyeyi durdurdu. Yüzüme baktığında başının döndüğünü anlamıştım. "Aşk acısı çekiyorum. Aslında bileklerimi kesecektim ama götüm yemedi. Bende kendime böyle bir ceza verdim."
Gözlerimi devirdim ve yatağına oturdum. Ama popoma batan şeyle hızla ayağa kalktım. Oturduğum yerde kartlar... Korece dil kartları vardı. "Bunlar ne?"
"Kart."
"Valla mı?"
"Valla. Yemin ederim ki kart."
Kartları elime aldım ve tek kaşımı kaldırıp Deniz'e baktım. "Deniz, sen Korece dil kartlarını ne yapıyorsun?"
Deniz ayağa kalktığında sendelesede yanıma gelip elimden kartları aldı. "Nisa için Korece öğreniyorum." Kartları karıştırıp elime yeniden tutuşturdu. "Bak birkaç şey öğrendim. Oraya bak, oradan bir cümle söyleyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKMA ROMEO ♥
HumorBizim aşkımız sarılmayla başlamıştı, sarılmayla devam edecekti ve sonumuz, ikimiz sarılıyorken bitecekti. Bizimki aşk hikayesi değil, bizimki bir sarılmadan doğan, koca bir beraberliğin hikayesiydi. Ve birde... kaybedenlerin hikayesi.. ...