Bu bölümü; @majesticgomez ve @Acemiiyazar'a ithaf ediyorum.
Bu hikaye FAN-FICTION değildir.
İyi okumalar!♥5. Bölüm: Sen Sen Ol, Juliet Olma!
Bir, elimi tutan ele, bir de o elin sahibine şaşkınlıkla bakıyordum. Bakışlarım o iki odak noktasında gidip gelirken karnımda ki kelebekler dört nala koşuyordu sanki. Şaşkındım, heyecanlıydım ve birazda meraklı.
Aklıma dudakları gelince bakışlarımla dudaklarını incelemeye koyuldum. Evet, dudağının kenarında piercingi vardı. Yanlış hatırlamıyordum.
İçkiden dolayı sızmış olan Toprak, elimi daha çok sıkınca heyecanlanmaktan ziyade daha çok meraklanmıştım. Acaba uyanık mıydı? Bakışlarım, düzenli bir şekilde kalkıp inen göğsüne kaydı. Uyuyordu, büyük ihtimalle farkında olmadan elimi sıkmıştı.
Aynı benim uyurken girdiğim değişik pozisyonlar gibi.
Suratımı buruşturup etrafa bir bakış attım. Ona borcum olduğundan, ona uyumasında yardım etmemden bahsetmişti. Onu bu konuda nasıl yardım edebilirdim ki?
Üstelik bu gürültülü barda!
Ah, şimdi anladım. Ben ne demiştim? Bara girenler bela ile çıkar, değil mi? Ama ben, beni ayartan iç sesime gösteririm. Artık ne yapacaksam?!
Tamam, kabul, tatlı bir bela olacaktı bu, dudaklarını büzüp uyuyan toprak kokulu Toprak. Ofladım ve Efe'yi görmek adına yeniden etrafa bakındım. Neyse ki uzaktan, kalabalığı aşmaya çalışan kişi, Efe'ydi. Yanında veya onu takip eden bir adet Ege yoktu. Buda demek oluyor ki, Ege'nin hâlâ işi bitmemiş. Artık ne işi varsa...
Bir kaç büyük adımda yanıma ulaşan Efe, ilk önce bana baktı. Sonra yerine oturmak için hamle yaptığında, elimi tutan, omzumda uyuyan Toprak'ı fark etti. Ağzı yavaş yavaş o şeklini alırken ne anlamış olduğunu gerçekten çok merak ediyordum.
"Kumsal... bu..." Bir parmağı ile Toprak'ı gösterdi, daha sonra o parmak benim üzerime yöneldi. Şaşkındı, şaşkındım, şaşkındık.
Şaşkınlık yerini korurken bir de öfke tohumu filizlendi, gözlerinde. '"Bunun burada ne işi var lan!?"
Efe'nin içinde ki fırtına kopmadan önce bir açıklama yapmam gerektiğini biliyordum. Fazla beklemeden, "Bu parkda ki çocuk, sarıldığım." boğazımı temizledim. "Sen demişt-"
"Biliyorum, aptal! Bunun senin omzunda neden uyuduğunu sormaya çalışıyoruz şurada! " Sözümü kesmesine sinirlensemde gıkımı çıkarmadım. Yeniden boğazımı temizledim, neden bu kadar zorlanıyorsam? "Sızdı işte. Yanıma geldi, uyumama yardım et, bana borcun vardı, dedi. Bir şey diyemeden sızdı." Müzik sesinden dolayı bağırıyordum. Neyi, ne kadarını duydu bilmiyorum ama sertleşen yüz hatları birazcık yumuşadı.
Benim diğer yanıma geçip, "Bırak onu burada. Biz gidiyoruz, abimi ikna ettim." diye beni bilgilendirdi. "Burada daha fazla kalmanı istemiyorum." Bakışları Toprak'a kaydı. İç çekip yeniden başka yere baktı. "Onuda bırak burada, uğraşma." diye yineledi.
Gözlerim hızla açılırken, "Olmaz," diyerek itiraz ettim. "Benden bir şey istedi. Ona borcum var." Omzumun üstündeki Toprak kıpırdandı. Ona baktım. Nasıl olurda bu gürültü de uyuyabiliyordu, anlamış değilim.
"Saçmalama, Kumsal." Sesini duyabilmem için bağırmıştı. "Saçma bir şey bu. Sarıldı diye borç mu olur? Yapma! Kim olduğunu bile bilmiyorsun!"
"Borç borçtur," diye savunmaya çalıştım kendimi, ama haklıydı. Onu tanımıyordum bile. Hem nereye götürebilirdim ki? Evime mi? Hayatta olmaz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKMA ROMEO ♥
HumorBizim aşkımız sarılmayla başlamıştı, sarılmayla devam edecekti ve sonumuz, ikimiz sarılıyorken bitecekti. Bizimki aşk hikayesi değil, bizimki bir sarılmadan doğan, koca bir beraberliğin hikayesiydi. Ve birde... kaybedenlerin hikayesi.. ...