toprak°15

22.2K 596 31
                                    

Kayla'yı mı tav etmeye çalışacaksın?" istemsizce de olsa alayla çıkan sesimle devam ettim. "Hem de kütüphanede ödev yaparken." küçük bir kahkaha daha bıraktığımda annem bu defa gözlerini dikmiş ölümcül bakışlar gönderiyordu. "Hiç söylemedim say." sesindeki kırıklık kulaklarımı doldururken telefon kapandı.

"Neler oluyor Elis?" annem meraklı gözlerle bana sorduğunda yanımdaki sandalyeye koyduğum çantamı alıp anneme döndüm. "Kütüphane de olacağım bugün yetişmesi gereken bir proje var da." yutkunup devam ettim. "Belki geç kalırım." çantamı sırtıma geçirirken kapıya yöneldim. "Ondan bahsetmediğimi biliyorsun Elis." tehditvarı çıkarmaya çalıştığı sesine aldırmadım. "Görüşürüz." elime sallayıp dışarı çıktığımda kapıyı yavaşça kapattım. 

İçime derince bir nefes çektiğimde ilkbaharı iliklerime kadar hissetmiştim. Hava bazen çok soğuk bazen de gerçek bir ilkbahar havası olup dengesiz ilerlese de bugün mükemmeldi. Okula gitmek ise muhtemelen isteyeceğim en son şeylerden birisiydi. Polarımın  cebine koyduğum telefonu çıkartıp az önce yüzüme kapatan Doruk'u aradım tekrar. Beklediğimin aksine birkaç saniye sonra açmıştı.

"Efendim Elis?" az önceki kırgınlığının yerini biraz sinir almıştı. "Sakinleş." dedim umursamazca ama keskin çıkan sesimle. Devam edecekken Doruk konuştu. "Dalga geçeceksen hiç havamda değilim." kırgınlığını gizlemeye çalışıyordu. Doruk ile liseye başladığımdan beri aynı sınıftaydık. Babası yüzünden tüm sınıfta olduğu gibi benim içinde pek konuşulacak birisi değildi. Fakat zaman geçtikçe düşündüğümden farklı birisi olduğunu anlamıştım.

 Tartıştığı hatta neredeyse dalaştığı birkaç kişi bile olmasına rağmen herkesle iyi geçiniyordu. Bunu bir şekilde başarıyordu. Dönemin başında Kayla benim ısrarlarım ve gelişen olaylar sonucu okul değiştirdiğinde ona da aynı şekilde davranıyordu ya da ben farklı bir şey sezmemiştim.

"Ayh neyinle dalga geçiyim." kısacık duraksayıp devam ettim. "Gelmeyeceğimi söylemek için aradım." telefondan küçük çaplı bir zafer çığlığı geldiğinde devam ettim. "Ödevi düzgün yap, Kayla'nın da sinirlerini bozma." Tek tek kelimelerimi sıralarken okula gelmiştim neredeyse. Kapısına yaklaştığımda bahçeye girmek yerine adımlarımı sigara içmek için diğer yola çevirdim. "Ayrıca sınavlarda kopya vereceksin." telefondan onaylar bir ses geldiğinde konuştu Doruk. "Veriyorum zaten." hafifçe kıkırdadığımda görüş alanıma tanıdık manzara girmişti.

Birkaçı duvara yaslanmış,  geri kalanlar ise bir şeyler konuşan ya da telefonlarıyla ilgilen gruplar ve hepsinin elinde sigara. Birkaç adım daha attığımda bariz bir şekilde boğuklaşan ve nefes alışlarımı güçleştiren bir hava solumuştum. Bunun tek nedeni ise açık havada olmamıza rağmen fazlaca içilen sigaraydı.

"Görüşürüz yarın." Doruk'ta aynı şekilde cevap verdiğinde telefonumu kapatıp cebime koydum. Birkaç adım daha attığında gözlerimi kısaca etrafta gezdirirken bana dönen birkaç bakış yakalamıştım ama benim dikkatimi çeken birkaç metre uzağımdaki bedendi. 

Sırtını duvara yaslamış neredeyse tüm ağırlığını sol bacağına vermiş, sağ ayağının topuğu yaslandığı duvara değiyordu. Deri ceketinden çıkarttığı çakmağı ağzındaki sigaraya götürüp diğer eliyle de sigarasını kapatıp yaktı. 

Kısa bir nefes çekip sol elindeki parmaklarla sigarayı kavradığında kafasını çevirdi. Kısacık bir an göz göze gelirken kafasıyla küçük bir selam vermişti ya da ben öyle görmüştüm. Birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. "Günaydın." konuştuktan sonra çantamın tek kolunu indirmiş içindeki sigara paketini arıyordum. "Sana da." cevap verdikten sonra neredeyse içinde kaybolduğum çantama kısa bir bakış atıp sigarasını ağzına götürdü. 

Mavisini Arayan Deniz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin